İklim Çevre ve Sosyal

Dekarbonizasyon ve İklim Stratejisi
Yenilenebilir enerji liderliği vizyonumuz, bilimsel veriler, politika gelişmeleri ve teknolojik dönüşüme dayanan bütüncül bir yaklaşıma dayanmaktadır. Bu doğrultuda, dekarbonizasyon ve net sıfır stratejimiz ile Türkiye'nin ulusal enerji dönüşümünü sadece takip etmekle kalmayıp, bu dönüşümü şekillendiren lider bir aktör olmayı hedeflemekteyiz.
Dekarbonizasyon, stratejik önceliklerimizin başında gelmektedir. Bu kapsamda, düşük karbonlu teknolojilere yatırım yapmak, yeşil elektrifikasyonu artırmak ve Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefini desteklemek temel hedeflerimiz arasındadır. Enerji dönüşümünü desteklerken, iklimle ilişkili etki, bağımlılık, risk ve fırsatlarımızı uluslararası standartlarla uyumlu şekilde belirliyor ve iklim değişikliğine uyum ile azaltım stratejilerimizi tüm iş süreçlerimize entegre ediyoruz. Bu stratejik çerçevede, yenilenebilir, hibrit ve depolama çözümlerine öncelik vererek enerji sistemimizin esnekliğini artırmayı ve dijital yetkinliklerimizi güçlendirmeyi amaçlıyoruz.

Dekarbonizasyon Yolculuğunda Niyet Beyanımız, 2040 Net-Sıfır Karbon
Enerjisa Üretim’in iklim geçiş sürecine yönelik çerçevesi, mevcut bilimsel veriler ve politika beklentileri doğrultusunda güncellenmiştir. Bu kapsamda, uzun vadeli dekarbonizasyon yol haritasında referans alınan senaryo, 2045 zaman çizelgesinden 2040 yılına çekilmiştir. Güncellenen bu hedef, başta IPCC AR6 raporundaki 1,5°C hedefli C2 senaryoları* olmak üzere, IEA’nın Net Zero by 2050 yol haritası ve Avrupa Birliği’nin 2040 yılı için belirlediği %90 oranında sera gazı azaltımı hedefi ile yüksek düzeyde uyum içindedir. Ayrıca, Türkiye’nin 2053 net sıfır vizyonu ve Türkiye Ulusal Enerji Planı (TUEP)’nın 2035 yılına ilişkin yenilenebilir enerji kapasite projeksiyonlarıyla da yapısal bir bütünlük taşımaktadır.
Beyan güncellemesi; üretim portföyünün düşük karbonlu dönüşümü, yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlandırılması, esnek termik altyapıların geliştirilmesi ve enerji depolama çözümlerinin yaygınlaştırılması gibi alanlarda stratejik bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Emisyon azaltımına yönelik hedefler, yalnızca operasyonel faaliyetleri değil, aynı zamanda yönetişimden yatırım planlamasına kadar tüm kurumsal karar mekanizmalarını kapsamaktadır.
Bu yön temelinde oluşturulan İklim Geçiş Planı, IPCC C2 – 1,5°C hedefli, yüksek aşım içeren senaryo ile uyumlu 2030 yılı emisyon yoğunluğu hedefini ve bu hedefe yönelik kısa, orta ve uzun vadeli stratejik adımları içermektedir. Plan, iklim kaynaklı risklere karşı dayanıklılık geliştirme ve ortaya çıkabilecek fırsatlara yönelik hazırlık kapasitesini analiz temelli bir yaklaşımla ortaya koymaktadır.
Aşağıdaki tabloda, güncel emisyon yoğunluğu projeksiyonlarımız yer almaktadır.

Stratejik Temellerimiz
Enerjisa Üretim’in iklim stratejisi; bilimsel veriler, politika gelişmeleri, teknoloji trendleri ve toplumsal beklentilerin bütüncül değerlendirilmesiyle şekillendirilmektedir.
Altı temel ilke, bu stratejik yönelimin kurumsal zeminini oluşturmaktadır:
- Net Sıfır Yolculuğunun Stratejik Ayırt Ediciliği
- Karbon Fiyatlaması ve Regülasyonların Stratejik Tutarlılığı Güçlendirmesi
- Enerji Sistemlerinde Bütünsel Dönüşüm Yaklaşımı
- Enerjide Bağımsızlık için Yenilenebilir Odaklı Yaklaşım
- Küresel Sürdürülebilirlik Mimarisine Entegrasyon ve Katılım
- Adil Geçiş İlkeleriyle Uyumlu Enerji Dönüşümü
Bu ilkeler, yalnızca iklim risklerine karşı kurumsal dayanıklılığı artırmakla kalmayıp, aynı zamanda enerji dönüşümünü sürdürülebilir bir değer yaratım süreci olarak ele almamıza olanak tanımaktadır.
İlkelerin kapsamlı açıklamaları ve uygulama adımları için İklim Geçiş Planı’mızı inceleyebilirsiniz.
Net-Sıfır Yolculuğunda Odak Alanlarımız
İklim geçiş stratejimiz, karbon emisyonlarını azaltmakla sınırlı olmayan, dönüşümü; teknolojik, ekolojik ve sistemsel boyutlarıyla bütüncül şekilde ele alan dört ana odak alanla desteklenmektedir:
1. Yenilenebilir Enerji Kapasitesinin Artırılması
Mevcut Varlıklarda Kapasite Artışı Operasyonel santrallerde gerçekleştirilen kademeli kapasite artışları hem üretim verimliliğini artırmakta hem de mevcut altyapı ve izinlerin daha etkin kullanılmasını sağlamaktadır. Bu tür yatırımlar, yeşil alan ihtiyacı olmadan üretim hacmini büyütme imkânı sunmaktadır. |
YEKA Mekanizması ile Yeni Proje Geliştirme Türkiye’nin YEKA modeli kapsamında gerçekleştirilen rüzgâr ihaleleri, şirketin büyük ölçekli yenilenebilir yatırımlarının temelini oluşturmaktadır. YEKA-2 RES ihaleleri sonucunda Aydın, Çanakkale, Balıkesir ve Muğla’da toplam 1.000 MW’lık ön lisans hakları elde edilmiştir. 2024 yılında ise Edirne ve Balkaya projeleri kapsamında 750 MW ek kapasite tahsisi gerçekleşmiştir. Bu yatırımlar, tamamlandığında yıllık yaklaşık 3,6 milyon ton CO₂ salımını önleyecektir. |
Birleşme ve Satın Almalar ile Portföy Genişlemesi Yenilenebilir varlık portföyü, birleşme ve satın almalar yoluyla güçlendirilmektedir. Akhisar, Çeşme, Dikili ve Aydos RES’lerinin yanı sıra Karaburun RES projesinin ön lisansı portföye dâhil edilmiştir. Satın almalar; varlık kalitesi, şebeke bağlantı kolaylığı ve hibrit/repowering potansiyeli dikkate alınarak gerçekleştirilmektedir. |
Hibrit Santral Entegrasyonu Rüzgâr ve güneş entegrasyonuna dayalı hibrit santraller, talep tarafı esnekliği ve saha bazlı emisyon azaltımı açısından kritik rol oynamaktadır. Toplamda 90,69 MW hibrit güneş kapasitesi devreye alınmış olup, 2027’ye kadar 150 MW hedeflenmektedir. |
Batarya Enerji Depolama Sistemleri (BESS) Batarya sistemleri, yenilenebilir varlıklarla entegre biçimde yaygınlaştırılmaktadır. Enerjisa Üretim, 500 MWh'lık depolama kapasitesi için ön lisans almıştır. Bandırma Enerji Üssü'nde 2 MW / 4 MWh kapasiteli bir pilot uygulama devreye alınacaktır. Bu sistemler, şebeke frekans dengesini koruma, yenilenebilir üretim kesintilerini azaltma ve fosil yedek kapasite ihtiyacını sınırlama açısından stratejik önem taşımaktadır. |
2. Teknolojik İnovasyon ve Operasyonel Optimizasyon
Mevcut varlıklarımızın emisyon yoğunluğunu düşürmeye yönelik teknolojik çözümleri devreye alıyoruz. Karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) pilot projesiyle baca gazlarından hem CO₂ hem de diğer kirleticileri ayrıştırarak döngüsel ekonomiye katkı sağlayan aktivitelere dönüştürmeyi değerlendiriyoruz. Yapay zekâ tabanlı sistemler, batarya entegrasyonları ve madencilik faaliyetlerinin elektrifikasyonu gibi uygulamalarla operasyonel verimliliği artırıyor ve artık emisyonlara yönelik çözümler geliştiriyoruz.
3. Termik Tesislerin Dönüştürülmesi
Termik santrallerimizi devre dışı bırakmadan, esnek yedek kapasite olarak yeniden yapılandırıyor ve karbon yoğunluğunu sürekli yöneten bir modele geçiyoruz. Bandırma ve Tufanbeyli Enerji Üslerinde hibrit çözümler, yakıt esnekliği ve düşük kapasite faktörüyle çalışma prensipleri uygulanmaktadır. Böylece arz güvenliği korunurken, emisyonlar minimize edilmektedir.

4. Ekosistem Onarımı ve Doğa Temelli Çözümler
Enerjisa Üretim, iklim stratejisini sadece teknik azaltımla sınırlı görmeyip, doğa temelli çözümlerle tamamlamaktadır. Ağaçlandırma, agrivoltaik uygulamalar, biyolojik çeşitlilik yönetimi ve sürdürülebilir su kullanımı projeleriyle karbon yutak alanlarını güçlendiriyor, ekosistem direncini artırıyor ve yerel dayanıklılığı destekliyoruz. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ve Orman Genel Müdürlüğü Eğitim ve Kültür Vakfı (OGEMVAK) ile yapılan işbirliklerinde Türkiye’nin en fazla fidan diken özel sektör kuruluşu olarak 2040’a kadar yaklaşık 7 milyon fidan dikmeyi hedefliyoruz.
Bandırma ve Komşuköy sahalarında yürüttüğümüz agrivoltaik uygulamalar, tarımsal verim artışı ve toprak, su koruması sağlarken; Sarıgüzel havzasındaki sulama dönüşüm projesiyle yılda 1,3 milyon m³ su tasarrufu ve 280 ton CO₂ azaltımı sağlıyoruz. Bu uygulamalar, doğa pozitif bir geçişin somut bileşenlerini oluşturuyor.
2040 net-sıfır karbon
2030'a kadar 7.500 MW kurulu güç ile yaklaşık %60 yenilenebilir portföy
Türkiye'nin rüzgar enerjisi kapasitesinin en az %10'unun temsili
2027 itibariyla 2 milyon fidan hedefi ile Türkiye'de en çok fidan dikimi sağlayan özel sektör şirketi
Rüzgar yatırımları ile yıllık minimum 4,5 milyon ton karbon emisyonunun önüne geçilmesi 14
[14] 2027 yılı itibarıyla
İklim Stratejisinde İtici Güçlerimiz
İklim stratejimiz, düşük karbonlu büyümeyi destekleyen yenilikçi çözümler ve sürdürülebilir enerji teknolojileri üzerine kuruludur. Daha güzel bir gelecek ve dayanıklı bir iş stratejisi oluşturmak adına iklim risklerini yönetiyor, fırsatları değerlendiriyor ve dönüşüme öncülük ediyoruz.
Senaryo Tabanlı Risk ve Fırsat Analizi:
İklim riskleri ve fırsatları, çeşitli uluslararası iklim senaryoları çerçevesinde analiz edilmiştir. Bu senaryolar arasında, sıcaklık artışının 2°C'nin altında kalması ve 3,5-4°C'ye kadar yükselmesi gibi farklı senaryolar yer almaktadır. Analizler, TCFD ilkelerine uygun olarak yapılmıştır. Bu çalışma, iklim değişikliğinin potansiyel etkilerini daha iyi anlamamıza ve buna göre stratejik kararlar almamıza yardımcı olmaktadır.
Varlık Bazlı Değerlendirme:
Tüm üretim varlıklarımız; karbon yoğunlukları, hibrit kapasite entegrasyonu, yenilenebilir enerjiye katkıları ve şebeke esnekliği üzerindeki etkileri açısından detaylı şekilde incelenmiştir.
Paydaş Katılımlı Yönetişim:
İç çalışma grupları, departmanlar arası görev güçleri ve Sürdürülebilirlik Yönlendirme Komitesi senaryo önceliklendirmesine rehberlik ederken; danışmanlar, sektör uzmanları ve yatırımcılarla yürütülen diyaloglar bağlamsal çerçevelemeyi ve öncelik analizlerini şekillendirmiştir.
Politika Uyum ve Esneklik:
Türkiye Ulusal Enerji Planı, gelişen ETS düzenlemeleri, AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve COP28 kararları dikkate alınarak planın politika uyum kapasitesi ve çevikliğine odaklanılmıştır.

İklimle İlişkili Risk ve Fırsatlar
Enerjisa Üretim, bu otoriteler tarafından tanımlanan tüm iklim senaryolarını inceleyip kendi öngörü ve projeksiyonlarıyla harmanlayarak iki senaryo belirlemiştir: Yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin çok altında bir küresel ısınmayı öngören “iddialı iklim geçişi” senaryosu ve 3,5 ila 4 derece arasında bir küresel ısınmayı öngören “yavaş iklim geçişi” senaryosu.
Senaryo Kaynakları | İddialı İklim Geçişi | Yavaş İklim Geçişi |
---|---|---|
IPCC* | SSP1-2.6 (Radyatif zorlama, RCP’ye benzer) | SSP3-7.0 |
RCP | RCP2.6; RCP4.5 (Yalnızca SSP1 ile ilişkili) | RCP6.0; RCP 8.5 (En yüksek SSP ile ilişkili değil) |
SSP | SSP1* SSP2 | SSP3; SSP4; SSP5 (SSP 5 yalnızca düşük RCP’lerle ilişkili) |
IEA | NZE** | STEPS ("yüksek" SSP ile ilişkili) |
NGFS | 2 ºC altında | Mevcut politikalar |
İklimle İlgili Risk ve Fırsatların Değerlendirilmesi ve Risk Azaltımı
Enerjisa Üretim’in İklimle İlgili Riskleri
İklimle ilgili riskleri iki ana başlık altında sınıflandırıyoruz:
- Geçiş riskleri, düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş sürecinde uygulamaya alınan yeni iklim politikaları ve düşük karbonlu teknolojilerin benimsenmesi gibi eylemlerden kaynaklanır.
- Fiziksel riskler ise iklim değişikliğinin hem ani hem de uzun vadeli fiziksel etkilerinden doğar ve çevre ile ekosistemler üzerinde akut ve kronik sonuçlar yaratır.
Geçiş ve fiziksel risklerimizi, farklı ısınma senaryoları (İddialı İklim Geçişi (<2°C),Yavaş İklim Geçişi (3,5–4°C)) altında değerlendirerek, değer zincirimizin tüm unsurları (aşağı akış, kendi operasyonları, yukarı akış) üzerindeki etkilerini analiz ettik ve öncelikli iklim risklerimizi belirledik.
Enerjisa Üretim’in iklimle ilgili öncelikli riskleri şunlardır:
- Kuraklık / su stresi
- Karbon fiyatlaması / hızlandırılmış karbon azaltımı
- Hammadde tedarik zincirinde yaşanabilecek aksamalar
Fiziksel (F) Geçiş (G) | RİSK KATEGORİSİ | RİSK KATEGORİSİ | Risk Puanı | Değer Zincirine Uygulanabilirliği | |||
---|---|---|---|---|---|---|---|
2° C Isınma | 3,5–4° C Isınma | Yukarı Akış | Doğrudan Operasyonlar | Aşağı Akış | |||
F | Kronik fiziksel | Kuraklık / su stresi | X | X | X | ||
G | Politika ve yasal | Karbon fiyatlaması / Hızlandırılmış karbon azaltımı | X | X | X | ||
G | Market | Üçüncü taraf tutumlarında değişim | X | X | X | ||
G | Market | Hammadde tedarik zincirinde aksamalar | X | X | X | ||
G | İtibar | Kamu aktivizmi ve dava süreçlerinde artış | X | ||||
F | Kronik fiziksel | Rüzgar rejimlerinde değişim | X | X | X | ||
G | Market | Elektrik Şebekesinin Merkezden Dağıtık Yapıya Geçişi / emtia piyasası ve fiyat dinamiklerinde değişim | X | X | X | ||
F | Akut fiziksel | Orman yangını | X | X | X | ||
F | Akut fiziksel | Dolu fırtınaları | X | X | X | ||
F | Akut fiziksel | Sel | X | X | X | ||
F | Akut fiziksel | Heyelan | X | X | X | ||
G | Politika ve yasal | Raporlama yükümlülüklerinin artması | X | ||||
G | Teknoloji | Enerji üretim sektöründe yeni teknolojiler | X | X | |||
F | Kronik fiziksel | Sıcaklık ortalamalarındaki artış | X | X | X | ||
F | Akut fiziksel | Sıcaklıklarda ciddi değişimler | X | X | X | ||
Yüksek Orta Yüksek Orta Düşük Düşük |
Enerjisa Üretim’in İklimle İlişkili Fırsatları
Enerjisa Üretim’in enerji piyasasındaki konumu ve çeşitlendirilmiş portföyü sayesinde, Türkiye’nin daha temiz enerji üretimine geçiş sürecinde — özellikle İddialı İklim Geçişi ( <2°C) senaryosunda — yüksek potansiyele sahip çeşitli iklimle ilgili fırsatlar belirlenmiştir.
Fırsat Kategorisi | Fırsat Kategorisi | Fırsat Puanı | Değer Zincirine Uygulanabilirliği | Fırsatların Tanımı | |||
---|---|---|---|---|---|---|---|
2 o C Senaryo | 3,5–4 o C Senaryo | Yukarı Akış | Doğrudan Operasyonlar | Aşağı Akış | |||
Enerji Kaynağı | Politika teşviklerinin kullanımı | X | X | X | <2°C senaryosu kapsamında yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılmasına yönelik yatırımlar ve politika desteklerinin daha güçlü bir şekilde seyrettiği öngörülmektedir. Buna karşın, 3,5–4°C’lik daha yüksek sıcaklık artış senaryolarında bu düzeyde yapısal dönüşümlerin gerçekleşmesi pek olası değildir. Türkiye Ulusal Enerji Planı, yenilenebilir kaynak kullanımında önemli bir artış öngörse de, bu artışın <2°C senaryosunun gerektirdiği seviyelere ulaşması beklenmemektedir. Öngörülen büyüme, hâlihazırdaki teşvik mekanizmalarına dayanmaktadır ve enerji sektörü bu değişkenlere karşı oldukça duyarlıdır. | ||
Dayanıklılık | Karbon piyasalarının genişlemesi ve piyasalara katılımın artması | X | X | Gönüllü veya ileride zorunlu hale gelebilecek piyasa mekanizmaları kapsamında karbon kredileri ve yenilenebilir enerji sertifikaları (REC/EAC) ihracı yoluyla yeni gelir fırsatları söz konusudur. <2°C senaryosu altında karbon fiyatlarının daha yüksek seviyelerde oluşması muhtemeldir. Türkiye’nin gönüllü karbon piyasasına yönelik ilgisinin artması ve ulusal bir Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) devreye girmesi, karbon varlıklarının ticarileştirilmesi açısından önemli bir ekonomik potansiyel yaratmaktadır. | |||
Enerji Kaynağı | Düşük emisyonlu enerji kaynakları ve teknolojilerin kullanımı | X | X | X | Net sıfır hedefleri doğrultusunda düşük ve sıfır emisyonlu enerji üretim kapasitesinin artırılması stratejik bir öncelik olarak öne çıkmaktadır. <2°C senaryosunda, yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel enerji bileşimindeki payının daha yüksek olması beklenmektedir. Türkiye’nin bu alandaki ilerlemesi devam ederken, Enerjisa Üretim’in mevcut portföyü bu dönüşüme uygun bir çeşitliliğe sahiptir. | ||
Market | Yenilenebilir enerjiye yönelik olumlu yatırımcı yaklaşımı | X | X | Yenilenebilir enerjiye olan olumlu yatırımcı yaklaşımı, yeşil tahviller ve sürdürülebilirlik bağlantılı krediler gibi finansal araçlar aracılığıyla projelerin finansmanında yeni imkânlar yaratmaktadır. <2°C senaryosunda tüketici ve yatırımcıların bu teknolojilerin daha etkin bir rol üstlenmesi öngörülmektedir. Enerjisa Üretim’in yenilenebilir enerji ağırlıklı portföyü, bu teknolojileri ilerletmede önemli bir rol üstlenmesi doğrultusundadır. | |||
Enerji Kaynağı | Yeni teknolojiler | X | X | X | Temiz enerji teknolojilerine yapılan yatırımlar; batarya depolama sistemleri, karbon yakalama ve depolama (CCUS) çözümleri gibi alanlarda önemli gelişmeleri beraberinde getirmektedir. <2°C senaryosunda bu teknolojilerin öncelik kazanması beklenirken, 3,5–4°C senaryosunda hidrojen teknolojilerinin daha etkin bir rol üstlenmesi doğrultusundadır. Enerjisa Üretim’in yenilenebilir enerji ağırlıklı portföyü, bu teknolojileri ilerletmede önemli bir rol üstlenmesi doğrultusundadır. | ||
Ürün ve Hizmetler | Kurumsal elektrik alım anlaşmalarının (PPA) yaygınlaşması | X | Şirketlerin Net Sıfır hedefleri kapsamında enerji tedariklerini doğrudan karşılamaya yönelik kurumsal enerji alım anlaşmalarına (PPA) yönelmesi, önemli ticari avantajlar sunmaktadır. Bu eğilim senaryolar arasında büyük farklılık göstermese de, Türkiye’de özellikle enerji sektöründe PPA uygulamalarının hızla yaygınlaşması beklenmektedir. | ||||
Dayanıklılık | Gelişmiş ve yeni ortaya çıkan teknolojilerle dayanıklılığın artırılması | X | Enerji üretiminde operasyonel verimliliğin artırılması amacıyla ileri ve yeni nesil teknolojilerin kullanımı, özellikle bakım süreçlerinde avantaj sağlamaktadır. Fotovoltaik sistemler gibi çözümler her iki senaryoda da önemlidir, ancak <2°C senaryosunda yaygın bir uygulama alanı bulması öngörülmektedir. Türkiye, bu teknolojilerde önemli bir potansiyele sahiptir ve Enerjisa Üretim, bu alanda öncü rolünü sürdürmektedir. | ||||
Enerji Kaynağı | Ortalama sıcaklıkların artması | X | Ortalama sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte, özellikle iklimlendirilen ihtiyaçlarının artması sonucu elektrik talebinde belirgin bir artış yaşanması beklenmektedir. Bu durum, enerji portföyünün çeşitlendirilmesi ve esnekliğinin artırılması ile arz kapasitesi odaklı planlamaları gerektirmektedir. | ||||
Ürün ve Hizmetler | Mikrojenarasyon sanayi ve/veya hane halkı tarafından daha fazla kullanımı / Şebekenin dağıtık yapıya dönüşmesi | X | X | Çatı tipi güneş panelleri gibi küçük ölçekli üretim çözümlerinin yaygınlaşması ve/veya mikrojenarasyonun başlaması, enerji dönüşümünü destekleyen bir gelişme olarak öne çıkmaktadır. <2°C senaryosunda daha büyük bir etki öngörülmektedir. Türkiye’de bu alanda önemli bir potansiyel mevcut olup, Enerjisa Üretim’in bu konularda batarya destekli çözüme yönelik önemli bir büyüme potansiyeli mevcuttur. | |||
Yüksek Orta Yüksek Orta Düşük Düşük |
Karbon Yönetimi
Faaliyetlerimizden kaynaklanan sera gazı emisyonları, şirketimizin çevresel etkilerini tam olarak anlamak ve yönetmek amacıyla gelişmiş bir izleme ve raporlama sistemi ile titizlikle takip edilmektedir. Bu sistem, GHG Protocol uyumlu olarak operasyonel süreçlerden kaynaklanan tüm emisyonları üç ana kategoride sınıflandırıyor. Bunlar; doğrudan emisyonlar (Kapsam 1),dolaylı emisyonlar (Kapsam 2) ve değer zincirindeki dolaylı emisyonlar (Kapsam 3). Her bir emisyon kaynağına ilişkin veriler, yıllık bazda titiz bir şekilde hesaplanmakta ve izlenmekte, böylece sürekli bir iyileştirme ve optimizasyon sağlanmaktadır. Termik santrallerimizde ise Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik uyarınca her yıl saha bazlı kapsamlı üretim kaynaklı emisyon denetimleri ile emisyonlarımız doğrulanmaktadır.
2023 yılı itibarıyla, daha önce yıllık olarak 5 altkategoride hesapladığımız Kapsam 3 emisyonlarımızı tüm değer zincirimize yayarak 9 alt kategoride hesapladık ve ilk kez sınırlı güvence denetimine tabi tuttuk. Bu adım, dolaylı emisyon yönetiminde kurumsal şeffaflık ve hesap verebilirlik düzeyimizi önemli ölçüde güçlendirdi.
Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarımızla birlikte değerlendirilen Kapsam 3 emisyonlarımız, Enerjisa Üretim’in tüm değer zinciri boyunca ortaya çıkan iklim etkilerinin bütüncül şekilde yönetilmesini mümkün kılmaktadır. Dokuz öncelikli kategori altında yapılandırılmış bu analiz, yalnızca emisyon envanterimizin kapsamını genişletmekle kalmayıp, aynı zamanda yüksek etki potansiyeline sahip kaynakları tespit ederek azaltım stratejilerimizi daha hedefli ve etkin bir temele oturtmamıza olanak sağlamaktadır.Tedarik zinciri, sermaye yatırımları, taşımacılık, atık, iş seyahatleri ve ürün kullanımı gibi farklı kaynaklara ilişkin verilerin detaylı incelenmesi, Kapsam 3 emisyonlarının yalnızca izlenen bir metrik olmaktan çıkarılıp, stratejik planlama süreçlerine entegre edilen aktif bir yönetim aracına dönüşmesini sağlamıştır.
Çevre Yönetimi
Tüm operasyonel ve yeni yatırım süreçlerimiz, çevresel yükümlülüklerimizi yerine getirecek ve geleceğe karşı sorumluluk bilincimizi yansıtacak şekilde hem ulusal hem de uluslararası çevre gerekliliklerine tam uyumlu olarak şekillendirilmektedir. Bu bağlamda, çevresel etkilerimizi en aza indirmek için gerekli önlemlerin alınması, ulusal ve uluslararası paydaşlarımızın beklentilerinin sağlanması ve tüm uygunluk yükümlülüklerinin takibi önceliklerimizdendir. Yerel ve uluslararası denetim otoriteleriyle sürekli iş birliği içinde çalışarak çevreye olan olumsuz etkilerimizi azaltmayı hedefleyen yenilikçi stratejiler geliştirerek çevre yönetimi uygulamalarımızı sürekli iyileştiriyoruz. İlgili yasal izinler ve onaylar alınarak faaliyetlerimizin çevresel etkilerinin titizlikle denetlenmesi ve düzenli olarak raporlanması sağlanmıştır.
Tüm süreçlerimizde çevreye duyarlı sürdürülebilir uygulamalar ön planda tutulmuştur. Çevresel etkiler, üretim sürecinin her aşamasında sürekli izlenmekte ve gerektiğinde iyileştirme adımları atılmaktadır. Çevre yönetim sistemi kapsamında ISO 14001:2015 standardı uyarınca, tüm faaliyetler için çevresel denetimler ve iç tetkikler gerçekleştiriyoruz. 2024’te yapılan kapsamlı dış denetimlerde hiçbir uygunsuzluğa rastlanmamış, mevzuat ve kurumsal standartlara tam uyum sağlandığı tescil edilmiştir. Yıl boyunca tüm saha operasyonlarında hiç bir çevre kazası yaşanmamış; acil müdahale planları, düzenli saha kontrolleri ve eğitim çalışmaları ile olası risklere karşı proaktif bir yaklaşım sergilenmiştir.
Enerjisa Üretim olarak yeni yatırım faaliyetlerimizin yürütüldüğü tüm proje alanlarında çevresel etkileri en aza indirmek, atık ve emisyon yönetimini etkin şekilde sağlamak için kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Alt yüklenicilerimizin faaliyetlerini Uluslararası Finans Kurumu (International Finance Corporation, IFC) standartlarına uygun biçimde; su, atıksu, gürültü, hava kalitesi, toprak, atık ve kimyasal yönetimi gibi başlıklarda düzenli olarak kayıt altına alıyoruz. Jeneratörlerde emisyon ölçümleri, toz kontrolü için sulama ve ölçüm faaliyetleri, enerji verimliliği yüksek ekipman kullanımı, atık ve atıksu yönetimi ve çevre bilinci eğitimleriyle hem çevresel uyumu sağlıyor hem de operasyonel süreçlerimizi sürekli iyileştiriyoruz.
Projelerimizde ve üretim santrallerimizde çevresel etkilerin etkin bir şekilde yönetilmesini sağlamak amacıyla, IFC ve EBRD gibi uluslararası finans kuruluşlarının çevresel performans standartlarıyla uyumlu kapsamlı çevresel yönetim süreçleri uygulanmaktadır. Bu kapsamda, su ve atıksu yönetiminde geri kazanım ve yeniden kullanım yöntemleri benimsenirken; hava kalitesi, toz bastırma ve emisyon kontrol önlemleriyle korunmaktadır. Kullanılan kimyasallar güvenli depolama ve kullanım protokolleriyle kontrol altına alınmakta, inşaat süreçlerinde sıyrılan topraklar rehabilitasyon amacıyla ayrı olarak muhafaza edilmekte ve erozyon risklerine karşı önlemler alınmaktadır. Tehlikeli ve tehlikesiz atıklar ayrı toplanarak geri dönüşüm, geri kazanım veya uygun bertaraf yöntemleriyle yönetilmekte; yeraltı ve yüzey suları ise düzenli olarak izlenmekte, su kaynaklarının korunması için drenaj sistemleri devreye alınmaktadır. Tüm bu çalışmalar, biyoçeşitliliğin korunması ve güçlendirilmesi amacıyla IFC PS6, EBRD PR6, GRI 304 ve AB çevre mevzuatı ile tam uyumlu bir şekilde yürütülmektedir.
Yıl içerisinde tüm sahalarımız, çeşitli kamu ve finans kuruluşları tarafından gerçekleştirilen kapsamlı denetimlere tabi tutulmuştur. Bu denetimlerin tamamı, herhangi bir uygunsuzluk veya bulgu tespit edilmeden başarıyla tamamlanmıştır. Denetimler sırasında, çevresel yönetim sistemlerimiz ve operasyonel süreçlerimiz detaylı bir şekilde incelenmiş; yürürlükteki tüm çevre mevzuatına, sürdürülebilirlik ilkelerine ve kurumsal standartlara tam uyum sağlandığı tescil edilmiştir. Bu olumlu tablo, çevresel riskleri önceden belirleyip etkili şekilde yöneten çevre yönetim politikalarımızın ve sürekli iyileştirme odaklı çalışmalarımızın bir göstergesidir. İnşaat faaliyetlerinde yürütülen performans izleme ve denetim süreçleriyle çevresel etkiler minimize edilirken, operasyonel verimlilik artırılmış ve tüm faaliyetlerimiz uluslararası çevre standartlarına uygun şekilde sürdürülmüştür.
Çevre yönetimi konusundaki bu çalışmalarımız, çalışanlarımızın yüksek çevre bilinci ve kurumsal uyum anlayışı ile mümkün olmuştur. Sürekli iyileştirme anlayışımız doğrultusunda, çevresel performansımızı daha da ileri taşımak için yenilikçi uygulamaları hayata geçirmeye ve sürdürülebilirlik odaklı stratejilerimizi kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.
Su ve Atık Yönetimi
Su Yönetimi
Enerjisa Üretim olarak faaliyetlerimizde su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve su stresi risklerini en aza indirmek amacıyla risk değerlendirme çalışmaları yürütüyor ve detaylı su analizleri yapıyoruz. Türkiye’nin su stresi yaşayan bir ülke olması nedeniyle tüm faaliyetlerimizde suyun korunmasına yönelik stratejiler geliştiriyoruz, su bağımlılığı yüksek termik santrallerimizde devamlı proses iyileştirmeleriyle su çekim miktarını azaltıp, su geri kazanımını artırmaya çalışıyoruz. Su çekimi yapılan her tesis için, alıcı su kütlesinin nitelikleri dikkate alınmakta; deniz, nehir ve göl gibi farklı su kaynaklarına yönelik spesifik standartlar uygulanmaktadır. Su çekim faaliyetlerimizde yerel mevzuat gerekliliklerine uyum sağlarken, uluslararası standartlar doğrultusunda da su yönetimimizi sürekli iyileştiriyoruz.
Parametre | 2024 | 2023 | % Değişim |
---|---|---|---|
Toplam Çekilen Su Miktarı | 307.606.305 | 335.749.185 | -8% |
Tatlı Su | 2.698.295 | 2.779.319 | -3% |
Deniz Suyu | 304.900.915 | 332.962.917 | -8% |
Diğer | 7.095 | 6.948 | 2% |
Toplam Deşarj Edilen Su Miktarı | 304.741.579 | 332.793.313 | -8% |
Tatlı Su | 112.098 | 104.750 | 7% |
Deniz Suyu | 304.621.765 | 332.679.304 | -8% |
Diğer | 7.716 | 9.259 | -17% |
Geri Kazanılan Su Miktarı | 816.569 | 863.027 | -5% |
İnşaat faaliyetlerimiz boyunca alt yüklenicilerimizin yürüttüğü su temin ve dağıtım faaliyetleri detaylı analizler ile sürekli olarak takip edilmektedir. İnşaat sahalarında kullanılan su miktarları kayıt altına alınarak suyun verimli şekilde kullanımı sağlanmış ve su kaynaklarının korunması için etkin önlemler alınmıştır. Ayrıca, su temin süreçlerinde ortaya çıkabilecek kayıp ve sızıntılara karşı düzenli kontrollerle tespitler gerçekleştirilerek hızlı bir şekilde müdahale edilmiştir.
Projelerimizin Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme süreçlerinde yeraltı suyu kuyularında, inşaat dönemi boyunca muhtemel kirliliklere karşı düzenli numuneler alınarak analizler gerçekleştirilmiş, su kalitesinde herhangi bir olumsuzluk olup olmadığı takip edilmiştir. İnşaat süreci tamamlanan projelerde ise son durum değerlendirmesi için tekrar edilen analizlerle örneklemlerden elde edilen sonuçlar kayıt altına alınmıştır. Böylece, yeraltı su kaynaklarının korunması ve uzun vadeli su kalitesinin sürdürülebilirliği sağlanmıştır.
Su çekim miktarlarının tespitinde standartlaştırılmış metodolojiler ve doğrulanmış kaynaklar esas alınmaktadır. Bu yöntemler aşağıda belirtildiği gibidir:
- Sayaç bulunan tesislerde çekilen su miktarı, sayaç değerleri üzerinden belirlenmektedir.
- Üçüncü taraflardan satın alınan taşıma sular için araç kapasitesi baz alınarak hesaplama yapılmaktadır.
- Şebekeden sağlanan suların tüketim miktarı, faturalandırılmış değerler üzerinden izlenmektedir.
- Ambalajlı sular için ise fatura üzerindeki miktar bilgileri dikkate alınmaktadır.
Atıksu Yönetimi
Atıksu yönetimini, çevresel etkileri en aza indirmek ve sürdürülebilirlik performansımızı güçlendirmek amacıyla ulusal ve uluslararası standartlara uygun şekilde yürütüyoruz. Atıksu arıtımında öncelikli maddeler ve kontrol parametreleri, yasal zorunluluklar, uluslararası standartlar ve şirket içi kriterler doğrultusunda belirlenmektedir.
Faaliyetlerimizden kaynaklanan atıksuların yönetiminde Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği (SKKY) ve uluslararası standartlar doğrultusunda kapsamlı bir deşarj yönetim sistemi uygulanmaktadır. Su kaynaklarının korunması için yerel ve uluslararası standartlara tam uyum gözetilirken, IFC Performans Standartları ve EBRD Performans Gereklilikleri doğrultusunda ek kriterler uygulanmaktadır. Ayrıca finansal kuruluşların sürdürülebilirlik kriterleri ve kendi çevresel taahhütlerimiz doğrultusunda şirket içi standartlar geliştirilmiştir. Bu kapsamda, atıksu arıtma tesisleri bulunan sahalarımızda belirlenen parametrelere yönelik düzenli analizler gerçekleştirilmekte ve ölçülen değerlerin belirlenen limitlerin altında kalması sağlanmaktadır.
Alıcı ortamların (deniz, nehir, göl vb.) farklı özellikler göstermesi nedeniyle, deşarj limitleri her bölgeye özgü çevresel koşullar dikkate alınarak belirlenmektedir. Su kalitesi parametreleri ve deşarj limitleri düzenli olarak izlenmekte, analiz edilmekte ve çevresel etkileri minimize etmek için süreçler sürekli gözden geçirilmektedir.
Atıksu arıtımında öncelik verdiğimiz temel parametreler arasında sıcaklık, kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ),askıda katı madde (AKM),biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOİ),pH, toplam azot, toplam fosfor, toplam koliform, yağ ve gres yer almaktadır. Bugüne kadar yapılan analizlerde herhangi bir uyumsuzluklimit aşımı gözlemlenmemiştir tespit edilmemiştir. Olası bir limit aşımı durumunda, arıtma tesislerinde anında fiziksel, biyolojik ve kimyasal müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Bakım ekiplerimiz ve tedarikçi firmalarla sürekli iletişim halinde olunarak hızlı aksiyon alınmasını sağlayan sistemler geliştirilmiştir.
Alt yüklenicilerimizin mobilizasyon alanlarında oluşan evsel atıksular, sızdırmaz foseptiklerde güvenli bir şekilde depolanmıştır. Foseptiklerde biriken atıksular, düzenli aralıklarla çekilerek ilgili belediyenin atıksu arıtma tesislerine sevk edilmektedir.
Avrupa Birliği (AB) Taksonomisi ve AB Su Çerçeve Direktifi (The Water Framework Directive, WFD) ile uyum çalışmalarını başlattık.
Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik kriterlerini belirleyen AB Taksonomisi ve su kaynaklarının korunması ile ilgili çerçeveyi ortaya koyan AB Su Çerçeve Direktifi (WFD) kapsamında başlattığımız uyum çalışmaları, çevresel ve operasyonel sürdürülebilirlik hedeflerimiz doğrultusunda önemli bir adım teşkil etmektedir. Bu çalışmalar, faaliyetlerimizin uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına ve çevre yönetimi gerekliliklerine tam uyum sağlamasını amaçlamaktadır.
AB Taksonomisi ile uyum çalışmaları kapsamında, operasyonlarımızın çevresel etkileri detaylı bir şekilde analiz edilmekte ve enerji verimliliği, karbon azaltımı, döngüsel ekonomi ve iklim değişikliği ile mücadele gibi kritik başlıklarda performans göstergeleri değerlendirilmektedir. AB Su Çerçeve Direktifi ile uyum çalışmaları ise su kaynaklarının etkin ve verimli yönetimini hedeflemektedir. Bu doğrultuda, su verimliliğini artırmaya yönelik projeler hayata geçirilmekte, su kalitesini koruma ve iyileştirme çalışmaları yürütülmektedir.
Operasyonel sahalarımızda su tüketimini azaltmaya, atıksu yönetimini iyileştirmeye ve su kaynaklarını korumaya yönelik sürdürülebilir uygulamalar benimsenmektedir.
Sarıgüzel Tarımsal Sulama Altyapı Projesi
Sarıgüzel Hidroelektrik Santrali’nin mansabında konumlanan Sarıgüzel Sulama Projesi, sürdürülebilir su kaynakları yönetimi ve ekolojik dirençlilik açısından bilim temelli bir yaklaşımın örneğini teşkil etmektedir. Ayrıntılı hidrolojik modellemelerle geliştirilen proje kapsamında, 23 hektarlık tarım arazisinde açık kanal sistemine dayalı “vahşi sulama” yönteminden, basınçlı ve verimli sulama sistemlerine geçilmiştir. İklim, toprak yapısı ve ürüne özgü buharlaşma-terleme (evapotranspirasyon) verileri dikkate alınarak, damla ve yağmurlama gibi sulama teknolojilerinin ürün ihtiyacına uygun şekilde tasarlandığı modern bir hidrolik altyapı kurulmuştur. Proje, çevresel ve sosyo-ekonomik açıdan çoklu ortak fayda sağlamaktadır. Yılda yaklaşık 1,3 milyon m³ su tasarrufu sağlanmakta olup bu miktar, 8.000 kişinin yıllık su tüketimine denk gelmektedir. Tarım alanlarına ana sulama borularının montajını yaparak yeterli suyun alana iletilmesini sağladık ve 100’den fazla çiftçinin damlama sulama sistemine geçişini destekleyerek sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırdık. Ayrıca yıllık 280 ton CO₂ emisyon azaltımı gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda toprak erozyonunun önlenmesi, toprak tutulumunun artırılması ve tarımda kullanılan kimyasal girdilerin %50’ye kadar azaltılması gibi etkilerle ekosistem dengesi korunmakta ve tarımsal verimlilik artmaktadır. Proje, iklim değişikliğine karşı yerel toplulukların dirençliliğini güçlendirirken, daha geniş tarım alanlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi amacıyla aktif planlama aşamasındadır.
Atık Yönetimi
Enerji üretim faaliyetlerinden kaynaklanan atıkların çevresel etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla, Enerjisa Üretim bünyesinde kapsamlı ve entegre bir atık yönetim sistemi uygulanmaktadır. Bu sistem, yürürlükteki Atık Yönetimi Yönetmeliği ve Enerjisa Üretim Atık Yönetimi Prosedürü doğrultusunda yürütülmekte; tüm süreçlerde yasal uyumluluk, izlenebilirlik ve sürekli iyileştirme esas alınmaktadır.
Üretim süreçlerinin doğal çıktısı olan atıkların etkili biçimde yönetilmesi için hem kendi personelimize hem de alt yüklenicilerimize yönelik düzenli çevresel farkındalık ve atık yönetimi eğitimleri gerçekleştirilmektedir. Bakım operasyonlarında ortaya çıkan atık miktarını azaltmak üzere süreç iyileştirmeleri yapılmakta, ekipman değişim ve yenileme periyotlarında teknik optimizasyonlar sayesinde atık oluşumu en aza indirilmektedir.
Tesislerimizde oluşan tehlikeli ve tehlikesiz atıklar, türlerine göre ayrıştırılarak lisanslı taşıyıcılarla, ilgili mevzuata uygun bertaraf ve geri kazanım tesislerine yönlendirilmektedir. Süreçler MoTAT (Mobil Tehlikeli Atık Takip Sistemi) üzerinden çevrimiçi olarak izlenmektedir. İnşaat faaliyetleri kapsamında ise alt yükleniciler tarafından hazırlanmış atık yönetim planları devreye alınmakta; mobilizasyon alanlarında uygun fiziki koşullarda geçici atık depolama sahaları oluşturularak tüm atıklar güvenli biçimde yönetilmektedir.
Atık yönetiminde, Avrupa Birliği direktifleri ve Türkiye mevzuatıyla uyumlu olarak aşağıdaki atık hiyerarşisi esas alınmaktadır:
Bu sıralama doğrultusunda, atık oluşumunu kaynağında önlemeye, geri dönüşümü teşvik etmeye ve enerji geri kazanımı olanaklarını artırmaya odaklanan bir politika uygulanmaktadır.
Parametre | 2024 | 2023 | % Değişim |
---|---|---|---|
Toplam Atık Miktarı (ton) | 1.478.752 | 2.332.790 | -37% |
Tehlikesiz atık (kül atığı hariç) (ton) | 365 | 1.871 | -80% |
Kül atığı miktarı (ton) | 1.478.043 | 2.328.801 | -37% |
Tehlikeli Atık (ton) | 344 | 2.119 | -84% |
Plastik Atık (ton) | 17 | 16 | 6% |
2024’te atık yönetimi performansında önemli bir iyileşme sağlanmış, toplam atık miktarında %37’lik bir azalma kaydedilmiştir. Bu azalma büyük ölçüde kül atıklarının etkin şekilde yönetilmesi ve süreç optimizasyonlarıyla ilişkilidir. Tehlikesiz atık miktarı (kül hariç) %80, tehlikeli atık miktarı ise %84 oranında düşürülerek çevresel risklerin azaltılması yönünde önemli bir ilerleme sağlanmıştır. Özellikle kül atığı gibi yüksek hacimli atık türlerinin sürdürülebilir yönetimine yönelik sektörel araştırmalar yürütülmekte; bu kapsamda alternatif kullanım alanları, yeniden değerlendirme yöntemleri ve endüstriyel simbiyoz fırsatları üzerine analizler 2025 gelişim alanlarımızda yer almaktadır.
2024 itibarıyla, 22 elektrik üretim tesisimiz ve Ataşehir merkez ofisimiz "Sıfır Atık Belgesi" almaya hak kazanmıştır. Ayrıca, proje süreci tamamlanmış, devreye alınan ve satın alma yoluyla portföyümüze katılmış toplam 7 yeni santral için de 2025’te Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sıfır atık sertifikasyon başvurularımız planlanmaktadır. Bu uygulama, yalnızca mevzuat uyumunun ötesinde, şirket genelinde sürdürülebilirliği kurumsal bir öncelik olarak benimsemenin bir göstergesidir.
Döngüsel Ekonomi
Atık yönetimi stratejimizin temel bileşenlerinden biri, döngüsel ekonomiyi operasyonel süreçlerin merkezine yerleştirmektir. Bu doğrultuda:
- Tedarik edilen malzemelerde döngüsel içerik oranı artırılmakta.
- Operasyonlardan kaynaklanan atık miktarı azaltılmakta.
- Geri kazanım ve yeniden kullanım uygulamaları teşvik edilmekte.
- Değer zincirimizde döngüsel iş birliği mekanizmaları kurulmaktadır.
Bu yaklaşımla hem karbon ayak izimizi azaltıyor hem de kaynak verimliliğini artırarak uzun vadeli operasyonel sürdürülebilirliği destekliyoruz.
Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ve Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (ESRS),özellikle E5 – Kaynak Kullanımı ve Döngüsel Ekonomi başlığı altında döngüsel performansın izlenmesini ve raporlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda; şirketlerin kaynak kullanımı, atık üretimi, ürün yaşam döngüsü ve geri kazanım süreçlerini şeffaf şekilde raporlaması beklenmektedir. Enerjisa Üretim, bu düzenlemelere uyum sağlamanın yanı sıra, Ekotasarım Tüzüğü (ESPR) ve Avrupa Kritik Hammaddeler Yasası gibi döngüsellik odaklı ilave regülasyonlara da hazırlıklı olacak şekilde operasyonlarını yeniden yapılandırmaktadır.
Tedarik zincirinde döngüsel yaklaşımlar; jeopolitik riskler, hammadde fiyat dalgalanmaları ve enerji krizleri karşısında operasyonel dayanıklılığı güçlendirmekte, dışa bağımlılığı azaltarak tedarik güvenliğini artırmaktadır. Bu anlayış doğrultusunda, döngüsel dönüşüm stratejimiz “Circular Transition Indicators (CTI)” metodolojisi ile yapılandırılmış ve aşağıdaki hedeflere bağlanmıştır:
- Kısa Vadeli Hedef (2025): Döngüsel malzeme kullanım oranının artırılması ve operasyonel atık miktarının azaltılması.
- Orta Vadeli Hedef (2030): Geri kazanım ve rejenerasyon kapasitesinin artırılması, atık bertaraf oranlarının minimuma indirilmesi.
- Uzun Vadeli Hedef (2050): Tedarik zinciriyle entegre şekilde döngüsel performansın artırılması ve Net Sıfır Atık hedefine ulaşılması.
Her İş Birimi İçin Belirlenen Takip Göstergelerinin (KPI) Üç Döngüsel İlke Üzerinden Genel Görünümü
Enerjisa Üretim İş Birimleri | Döngüsel Girdi KPI’ları | Döngüsel Tasarım KPI’ları | Döngüsel Çıkış KPI’ları |
---|---|---|---|
Rüzgar Santralleri | Rüzgar santralleri için kullanılan döngüsel girdi %’si (yatırım ve onarım) Süreç: Teknik gereklilikleri incelenen bileşen sayısı | Döngüsel tasarım prensipleri kapsamında temin edilen rüzgar varlıkları %’si Süreç: Rüzgar varlıkları için döngüsel tasarım hakkında tedarikçi görüşmeleri sayısı | Rüzgar türbinlerinin döngüsel tasfiye planına dahil edilme %’si Geri kazanılan rüzgar varlıkları %’si Süreç: Yenilemenin döngüsel etkisi hakkında yapılan inceleme sayısı |
Güneş Santralleri | Güneş varlıkları için döngüsel girdi %’si Süreç: İncelenen güneş paneli bileşen sayısı Süreç: Teknik gereklilikleri incelenen bileşen sayısı | Döngüsel tasarım prensipleri ile tasarlanan güneş panelleri %’si Süreç: Güneş varlıkları için döngüsel tasarım hakkında tedarikçi görüşmeleri sayısı | Geri kazanılan güneş panelleri %’si Döngüsel tasfiye planına dahil edilen güneş panellerinin oranı |
Termik Santraller | Termik santrallerin bakım ve onarımı için temin edilen bileşenlerdeki döngüsel girdi %’si Süreç: Bakım ve onarım için satın alınan malzemelerin teknik gerekliliklerinin incelenmesi | Onarım için kullanılan bileşenlerin %’si döngüsel tasarım prensipleri kapsamında Süreç: Bileşenler için döngüsel tasarım hakkında tedarikçi görüşmeleri sayısı | Hidroelektrik santrallerden kaynaklanan atıkların %’si ve ağırlığı (düzenli depolama ve yakma tesislerinden)* |
Hidroelektrik Santralleri | Hidroelektrik santrallerin bakım ve onarımı için temin edilen bileşenlerdeki döngüsel girdi %’si Süreç: Bakım ve onarım için satın alınan malzemelerin teknik gerekliliklerinin incelenmesi | Hidroelektrik santrallerde bakım ve onarım için kullanılan bileşenlerin %’si döngüsel tasarım prensipleri kapsamında Süreç: Bileşenler için döngüsel tasarım hakkında tedarikçi görüşmeleri sayısı | Hidroelektrik santrallerden çıkan atıkların %’si ve ağırlık %’si (düzenli depolama ve yakma tesislerinden)* |
İnşaat Sahalarımız | İnşaat sahaları için temin edilen döngüsel girdi %’si Süreç: Teknik gereklilikleri incelenen bileşen sayısı Süreç: Malzeme ikamesi için incelenen malzeme sayısı | Döngüsel tasarım prensipleri kapsamında tasarlanan inşaat sahalarının %’si | İnşaat sahalarından yönlendirilen atıkların %’si ve ağırlık %’si (düzenli depolama ve yakma tesislerinden)* |
Merkez Ofis ve Ofisler | Merkez ofis ve ofisler için döngüsel girdi %’si | N/A | Merkez ofis ve ofislerden yönlendirilen atıkların %’si ve ağırlık %’si (düzenli depolama ve yakma tesislerinden)* |
Düşük Uygulanabilirlik: Enerjisa Üretim’in etkileme gücünün sınırlı olduğu durumlar.
Orta Uygulanabilirlik: Enerjisa Üretim’in etkileme gücünün sınırlı olduğu ancak bazı fırsatların olduğu durumlar.
Yüksek Uygulanabilirlik: Açık fırsatlar ve kısıtların olmadığı durumlar.
Enerji Verimliliği
Enerji verimliliği, sürdürülebilir üretim yaklaşımımızın temel yapı taşlarından biridir. İşletmelerimizin çevresel etkilerini azaltırken kaynak kullanımında maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda hem mevcut altyapılarımızda hem de yeni yatırımlarımızda enerji tasarrufunu ve karbon emisyonu azaltımını önceliklendiren uygulamalara yöneliyoruz. Yenilenebilir enerji üretimindeki yetkinliğimizi, operasyonel verimlilik ile birleştirerek enerji yoğun süreçlerde dijitalleşme, elektrifikasyon ve düşük emisyon teknolojilerini devreye alıyoruz. Farklı ölçek ve coğrafyalarda uygulanan öncü projelerimiz, yalnızca çevresel sürdürülebilirliğe katkı sunmakla kalmamakta, aynı zamanda sektörde örnek teşkil eden yenilikçi çözümler olarak konumlanmaktadır. Bu kapsamda, santrallerimizde yürütülen çalışmalar aşağıda belirtilmiştir.
Tufanbeyli Enerji Üssü’nde Entegre Baca Gazı Arıtımı ve Karbon Yakalama (CCUS) Projesi
Enerji verimliliğini artırırken emisyonları düşürmeyi hedefleyen stratejik dönüşüm programımız kapsamında, Tufanbeyli Enerji Üssü’nde entegre baca gazı arıtımı ve karbon yakalama teknolojilerine yönelik öncü bir proje hayata geçirilmektedir. Bu proje, yalnızca CO₂ emisyonlarını azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda baca gazında bulunan diğer kirleticiler olan kükürt dioksit (SO₂) ve azot oksitlerin (NOₓ) de arıtılmasını hedefleyen çok kirleticiye duyarlı bir sistem yaklaşımına dayanmaktadır.
Yenilikçi yaş yıkama teknolojisine sahip bu sistem, baca gazındaki COₓ ve NOₓ bileşiklerini eşzamanlı olarak yakalayarak bunları organomineral sıvı gübreye dönüştürmek üzere kimyasal dönüşümden geçirir. Böylece çevresel bir yük olan emisyonlar, tarımsal üretim için katma değerli bir girdiye dönüştürülmektedir. Bu yaklaşım, döngüsel ekonomi ve dekarbonizasyon ilkeleriyle tam uyumlu bir şekilde çevresel sorumluluğu ekonomik faydaya entegre eden yenilikçi bir çözüm modeli sunmaktadır.
Projenin saha hazırlıkları ve ÇED süreci tamamlanmış olup, uygulamanın 2026 yılında pilot ölçekli olarak başlaması planlanmaktadır. Bu aşamada sistemin modülerliği, kimyasal dönüşüm verimliliği, enerji girdisi etkisi ve ulusal mevzuatla uyumu detaylı şekilde değerlendirilmektedir. Pilot uygulamadan elde edilecek deneyimler, özellikle benzer baca gazı bileşimine sahip ve tarımsal bölgelere yakın diğer termik santrallerimizde yaygınlaştırılacak replikasyon stratejileri için temel teşkil edecektir.
Bu teknoloji sayesinde, hem geleneksel kükürt arıtma sistemlerinin ötesine geçilmekte hem de enerji arz güvenliğindeki kritik rolünü sürdüren Tufanbeyli Enerji Üssü, Türkiye’nin iklim hedefleriyle uyumlu bir örnek dönüşüm modeline ev sahipliği yapmaktadır.

Bandırma-1 İdari Bina: Karbon Sıfır ve Yeşil Bina Dönüşümü
Enerji verimliliğini yapısal dönüşüm projeleriyle destekleyen uygulamalarımız kapsamında, Bandırma-1 İdari Binası’nda karbon sıfır ve yeşil bina prensiplerine dayalı entegre bir enerji yönetimi sistemi hayata geçirilmiştir. Proje, idari bina operasyonlarının tamamının yenilenebilir enerji kaynakları ile beslenmesini ve bina bazında sıfır emisyon hedefine ulaşılmasını amaçlamaktadır.
Bu kapsamda binanın çatı alanına güneş panelleri ve rüzgâr türbinleri entegre edilmiş; enerji depolama amacıyla iki adet Pomega hibrit konteyner devreye alınmıştır. Toplamda 90 kW kurulu güce sahip sistem, binanın aydınlatma, havalandırma ve iklimlendirme ihtiyaçlarını karşılamakta, enerji talebinin fosil kaynaklardan bağımsız hale getirilmesini sağlamaktadır.
Bina cephelerinde uygulanan topraksız dikey bahçe sistemi ile doğal yalıtım etkisi artırılırken, yeşil cephelerin sulama suyu da çatıda toplanan yağmur suyundan sağlanmaktadır.
Tüm sistem, Bina Yönetim Sistemi (BMS) üzerinden merkezi olarak izlenmekte; enerji üretimi, tüketimi ve su kullanımı dijital platformlar aracılığıyla anlık olarak takip edilmektedir. Haziran 2024’te devreye alınan bu yenilikçi uygulama, yerel düzeyde karbon azaltımı ve kaynak verimliliği hedeflerine doğrudan katkı sunmakta olup, kurumsal çapta sürdürülebilir bina uygulamalarının ölçeklenmesi için örnek teşkil etmektedir.

Yamanlı HES: Emisyon Azaltımı için Oil Mist Filtrasyon Sistemi
Operasyonel emisyon kaynaklarını azaltmaya yönelik önleyici çözümlerimiz kapsamında, Yamanlı Hidroelektrik Santrali’nde makinelerden yayılan yağ buharını kontrol altına almak amacıyla gelişmiş bir Oil Mist Filter sistemi devreye alınmıştır. Bu sistem, özellikle döner ekipmanlardan kaynaklanan yağ bazlı aerosollerin hava ortamına karışmasını engelleyerek hem iş sağlığı hem de çevresel kalite açısından önemli bir katkı sunmaktadır.
Filtreleme sistemi, havaya karışan yağ partiküllerini etkili biçimde ayrıştırmakta ve çalışma alanı içerisinde temiz, solunabilir bir ortam yaratmaktadır.
Bu uygulama, yalnızca çalışan sağlığı açısından değil; aynı zamanda ekipmanların ömrünün uzatılması ve operasyonel güvenliğin artırılması yönünden de stratejik önem taşımaktadır. Toplanan yağ, periyodik aralıklarla boşaltılarak tehlikeli atık yönetimi prosedürlerine uygun biçimde bertaraf edilmektedir.
Proje, hidroelektrik üretim tesislerinde çevresel emisyonları minimize etmeye yönelik düşük maliyetli ancak yüksek etkili çözümler sunmakta; aynı zamanda sürdürülebilir üretim standartlarının tüm tesislerimize entegre edilmesine yönelik daha geniş ölçekli bir dönüşüm vizyonunun parçası olarak değerlendirilmektedir.

MadenNEXT: Elektrifikasyon ve Akıllı Operasyonlarla Madencilikte Dönüşüm
Tufanbeyli Enerji Üssü’nde yürütülen MadenNEXT girişimi, maden operasyonlarının elektrifikasyonu yoluyla karbon ayak izini azaltmak ve operasyonel verimliliği artırmak amacıyla hayata geçirilmiştir. Proje kapsamında, dizel yakıtlı araçlardan kaynaklanan yukarı yönlü (upstream) Kapsam 3 emisyonlarının ortadan kaldırılması hedeflenmekte, böylece karbon yoğun operasyonların AB Taksonomisi ile uyumlu bir geçiş süreciyle yeniden yapılandırılması sağlanmaktadır.
Dönüşümün ilk fazı, her biri 564 kW batarya kapasitesine sahip beş elektrikli kamyon ve iki elektrikli ekskavatörün devreye alınmasıyla başarıyla tamamlanmıştır. Bu araçlar, sahada aktif olarak hizmet vermekte olup yalnızca emisyonların azaltılmasına değil, aynı zamanda yakıt tüketiminin, gürültü seviyelerinin ve titreşim kaynaklı iş kazası risklerinin azaltılmasına da katkı sağlamaktadır.
Elektrifikasyon süreci yalnızca araçlarla sınırlı kalmamış,
operasyonların tüm enerji altyapısı yenilenebilir ve akıllı sistemlerle desteklenecek şekilde yeniden tasarlanmıştır. Sahada kurulacak güneş enerjisi santrali, batarya enerji depolama sistemleri ve otonom işletim teknolojileriyle maden sahası tamamen yenilenebilir kaynaklarla çalışan entegre bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu kapsamda, Türkiye’nin ilk uzaktan kumandalı Stacker/Reclaimer ekipmanı da başarıyla devreye alınmış ve dijitalleşme odaklı otomasyon süreçleri başlatılmıştır.
2025 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanan MadenNEXT projesi, yalnızca karbon emisyonlarını azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda daha güvenli çalışma koşulları, daha düşük bakım maliyetleri ve uzun vadeli enerji bağımsızlığı sağlayan bir dönüşüm modelini temsil etmektedir. Proje kapsamında yürütülen fizibilite çalışmaları, elektrikli altyapının verimliliği ve ölçeklenebilirliği konusunda bilgi üretmekte olup, ilerleyen dönemlerde benzer saha dönüşümleri için temel teşkil etmektedir.

Ağaçlandırma Çalışmaları
2019-2024 arasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) projelerimizin ve operasyon sahalarımızın bulunduğu etki alanlarında toplamda 1,3 milyon fidan dikimi gerçekleştirdik. Bu sayede 1.200 futbol sahası büyüklüğünde bir alanı yani yaklaşık 856 hektarlık alanı ormana dönüştürerek ekosisteme önemli bir katkı sağladık.
Doğal ekosistemin korunmasına katkı sağlamak amacıyla 280.000 fidan dikerek geleceğe nefes oluyoruz. Her yıl, yaşımızın 10.000 katı kadar fidan dikimi gerçekleştirdik. Ormanlaştırma projelerimizle sadece yeşil alanları artırmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgelerin ekolojik dengesini koruyarak uzun vadeli karbon yutak alanları oluşturuyoruz.
Fidan dikim çalışmalarımız, sadece fiziksel alanların ağaçlandırılmasını değil, aynı zamanda çevre bilincinin yaygınlaştırılmasını da kapsıyor. Bu kapsamda düzenlediğimiz eğitim ve bilinçlendirme etkinlikleri ile yerel halkın çevre farkındalığını artırmayı, özellikle genç nesillerin sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimsemelerine katkı sağlamayı hedefledik. Eğitimlerde doğanın korunması, biyolojik çeşitliliğin desteklenmesi ve iklim değişikliği ile mücadelenin önemi gibi konuları ele alarak çevresel sorumluluk bilincini pekiştirdik.
Fidan dikiminde, bölgenin doğal ekosistemine uyum sağlayabilecek ve uzun vadede ekosisteme katkı sunabilecek türleri tercih ettik. Seçilen fidan türleri, don olaylarına karşı dayanıklı olup kalın kabuk yapıları sayesinde olası örtü yangınlarından minimum düzeyde etkileniyor. Ayrıca, gelir getirici ve endüstride kullanılabilir nitelikteki türler tercih edilerek yerel ekonomiye katkı sağlanması amaçlandı. Bu yaklaşım sayesinde bölgesel kalkınma ve ekolojik denge arasında sürdürülebilir bir uyum sağlıyoruz.
Fidanların gelişim süreci de titizlikle takip ediliyor. Belirli bir olgunluğa ulaştıklarında, yeni karbon yutak alanları oluşturarak atmosferdeki karbondioksit seviyesini azaltmaya katkı sağlayacaklar. Enerjisa Üretim olarak 2026 sonuna kadar fidan dikim hedefimizi 2 milyon adede çıkararak ekolojik restorasyon ve karbon azaltım hedeflerimizi daha ileriye taşımayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda, doğayla uyumlu sürdürülebilir büyüme yaklaşımımızı kararlılıkla sürdürüyoruz.
Sabancı Holding Gençlik Seferberliği kapsamında, 1,3 İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde çalışanlarımızın, üniversite öğrencilerinin ve akademik personelin katılımıyla geniş çaplı bir fidan dikim etkinliği gerçekleştirdik.
Bu etkinlik, gençler ve çalışanlarımız arasında çevre bilincini artırmak ve doğaya katkı sağlamak amacıyla hayata geçirildi. Üniversite kampüsünde gerçekleştirilen etkinlikte, katılımcılar bir araya gelerek sürdürülebilir bir gelecek için doğaya katkıda bulunmanın önemini pekiştirdiler.
Etkinlik kapsamında dikilen fidanlar, bölgenin iklim ve toprak koşullarına uygun, ekosistem dengesine katkı sağlayacak türlerden seçildi. Seçilen türlerin bölgenin doğal florasına uyum sağlaması ve uzun vadede karbon yutak alanı oluşturarak karbon emisyonlarını azaltması hedeflendi. Ayrıca, bu fidanlar büyüdükçe yerel biyoçeşitliliği destekleyecek ve kampüs alanında doğal bir yaşam alanı yaratacak.
Enerjisa Üretim olarak genç nesillerin çevre bilincini artırmaya yönelik projeleri desteklemeye ve bu tür etkinliklerle doğaya olan sorumluluğumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, gelecek yıllarda benzer etkinlikleri yaygınlaştırarak hem doğaya hem de topluma katkımızı daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Yönetimi
Enerji üretim faaliyetlerimizin doğa üzerindeki etkilerini yalnızca yasal uyumluluk açısından değil, aynı zamanda şirket stratejimizin, finansal planlamamızın ve sürdürülebilirlik performansımızın temel bir unsuru olarak ele alıyoruz. Biyoçeşitlilik yönetimini; IFC Performans Standardı 6 (PS6),Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Performans Gerekliliği 6 (PR6),GRI 304 göstergeleri, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve AB Habitat/Kuş Direktifleri gibi uluslararası standartlarla uyumlu şekilde yürütüyoruz.
2024 yılı, biyoçeşitlilik yönetiminin kurumsal yapıya entegre edilmesi açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu kapsamda, ÇSY yapımız içinde konumlandırılan kurumsal biyoçeşitlilik ekibi görevlendirmiş bulunuyoruz. Bu adımla birlikte hem kurumsal kapasitemizi güçlendiriyor hem de biyoçeşitlilik yönetimini tüm operasyon ve yatırımlarımıza entegre etmek için sağlam bir temel oluşturuyoruz. Bu dönüşüm kapsamında hazırladığımız “Biodiversity Governance Document” (Biyoçeşitlilik Yönetişim Belgesi),2024’te tamamladık; 2025 itibarıyla şirket genelinde uygulamaya alacağız. Söz konusu belge; yatırım kararlarından saha planlamamıza, inşaat faaliyetlerimizden işletme döneminde izlemeye kadar biyoçeşitlilik yönetim sorumluluklarımızı net bir şekilde tanımlıyor.
Biyoçeşitlilik yönetimimizde temel aldığımız operasyonel model, IFC ve EBRD gibi finansman sağlayıcılar tarafından ortaya konan Etki Azaltım Hiyerarşisi (kaçınma, azaltma, restorasyon ve telafi/dengeleme) yaklaşımımızdır. Sahaya özgü, ekosistem temelli ve etkilerin ölçülmesini esas alan biyoçeşitlilik yönetim yapısını, veri temelli yönetim anlayışıyla karar alma süreçlerine entegre ediyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz tüm sahalarda, doğal yaşamın korunması ve ekosistem dengesinin sürdürülebilmesi için kapsamlı izleme ve ölçüm çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalar sayesinde, çevresel etkilerimizi sürekli olarak takip ediyor ve olası riskleri önceden tespit ederek önleyici aksiyonlar alıyoruz. Bu yaklaşımla yürütülen çalışmaları izleme ve koruma çalışmalarıyla takip ediyor, türlerin habitat kullanımı, popülasyon durumları ve tehdit analizlerini yaparak Biyoçeşitlilik Yönetim Planları oluşturuyoruz.
Enerjisa Üretim olarak biyolojik çeşitliliğin korunması ve ekosistem dengesinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla kapsamlı izleme, koruma ve rehabilitasyon çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Saha Temelli İzleme Faaliyetleri
- Rüzgar Enerji Santrallerimiz (RES): Kuşlar için sabit nokta gözlemleri ve transekt sayımları, yarasalar için ise pasif akustik dedektörlerle uzun süreli aktivite kayıtları yapılmaktadır. Veriler, çarpışma modellemeleri ile analiz edilerek gerektiğinde isteğe bağlı durdurma (shutdown on demand) ve güç kısıtlama/ azaltma (curtailment, türbin operasyonlarının türlerin aktif olduğu zaman dilimlerinde kısıtlanması) stratejileri uygulanmaktadır.
- Hidroelektrik Santrallerimiz (HES): Fitoplankton, bentik omurgasızlar, su kalitesi ve diğer biyolojik parametreler izlenmektedir. Bu faaliyetler, AB Kuş ve Habitat Direktifleri ile uyumlu koruma stratejilerine entegre edilmiştir.
- Güneş Enerji Santrallerimiz (GES): Flora ve karasal fauna başta olmak üzere, sahaya özgü tür kompozisyonları ve habitat tercihleri izlenmektedir. Endemik ve hassas tür verileri, habitat restorasyonu ve doğa temelli çözüm faaliyetleriniyönlendirmektedir.
- Türbin alanları dışında, iletim hatları ve destek altyapıları da izlenmektedir. Taranacak alanları belirlemek ve haritalamak için dronlar kullanılır.
Biyoçeşitlilik ve TNFD Uyumlu Yönetim Stratejisi
Biyoçeşitlilik kaybı, günümüzde hem şirketler hem de toplumlar açısından en kritik sürdürülebilirlik risklerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Riskler Raporu’nda da vurgulandığı üzere, bu risk önümüzdeki on yıl içinde gezegenimizi tehdit eden en ciddi üç unsurdan biri olarak değerlendirilmektedir.
Enerji üretim faaliyetlerimizin doğa üzerindeki etkilerini yalnızca yasal uyumluluk kapsamında değil, aynı zamanda kurumsal stratejimizin, finansal planlamamızın ve sürdürülebilirlik performansımızın temel bir bileşeni olarak ele alıyoruz. Bu kapsamda, biyoçeşitlilik yönetimini tüm operasyonlarımıza proaktif bir yaklaşımla entegre ediyor; doğaya ilişkin bağımlılıkları, etkileri, riskleri ve fırsatları titizlikle analiz ediyoruz.
TNFD ve LEAP Çerçevesi ile Doğa İlişkilerinin Analizi
Biyoçeşitlilik yönetimi yaklaşımımızı, Taskforce on Nature-related Financial Disclosures (TNFD) tarafından önerilen doğa temelli risk ve fırsat beyanı sistematiğiyle uyumlu hale getirdik. TNFD’nin dört aşamalı LEAP çerçevesi (Locate – Evaluate – Assess – Prepare),doğaya olan bağımlılıklarımızı ve doğa üzerindeki etkilerimizi sistematik bir biçimde değerlendirmemize olanak sağlamaktadır.
Bu doğrultuda aşağıdaki adımları izliyoruz:
- Belirleme (Locate): Operasyonlarımızın doğa varlıklarıyla etkileşimde bulunduğu alanları tanımlıyoruz.
- Değerlendirme (Evaluate): Bu alanlardaki bağımlılık ve etkileri hem nicel hem de nitel analizlerle inceliyoruz.
- Analiz (Assess): Tanımlanan bağımlılık ve etkilerin oluşturduğu risk ve fırsatları önceliklendiriyoruz.
- Hazırlık (Prepare): Bu analizler doğrultusunda eylem planları geliştiriyor ve stratejik kararlar alıyoruz.
Kurumsal süreçlerimize entegre ettiğimiz bu çerçeveyle, tüm santrallerimizde ekosistem hizmetlerine olan bağımlılıklarımızı ve faaliyetlerimizin doğal sermaye üzerindeki etkilerini kapsamlı biçimde haritalandırıyor, ölçüyor ve yönetiyoruz.
Öncelikli Alanların Belirlenmesi ve Duyarlılık Analizi
Santrallerimizin doğa ile olan etkileşimlerini anlamlandırmak için TNFD’nin "öncelikli alanlar" tanımına uygun bir şekilde, çeşitli bilimsel ve jeo-analitik araçlardan yararlanıyoruz. Bu kapsamda kullanılan temel araçlar şunlardır:
- ENCORE:Doğa-temelli etki ve bağımlılık değerlendirmesi
- WRI Aqueduct:Su riski ve stres düzeyinin ölçülmesi
- IBAT:Korunan alanlar ve tehdit altındaki türlere dair bilgi
- Corine Land Cover:Arazi kullanımı, habitat parçalanması ve vejetasyon analizi
- FEOW:Tatlı su ekosistemleri ve göçmen türlerin dağılımı
Sektör önceliklendirmesi, Enerjisa Üretim süreçlerinin etki faktörleri ve bağımlılıkları üzerine yapılan bir analize göre belirlenmektedir. Önceliklendirme, Enerjisa Üretim'in faaliyetlerinin ENCORE'un süreç kategorileri, etki etkenleri ve biyoçeşitlilik ve doğaya bağımlılıkları aracılığıyla analiz edilmesine dayanmaktadır.
Doğal sermaye ve biyoçeşitlilik üzerindeki potansiyel etki faktörlerinin belirlenmesi, Enerjisa Üretim’in biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerini önlemek, en aza indirmek, düzeltmek veya telafi etmek amacıyla en etkili stratejileri belirleme sürecinde temel öneme sahiptir. Aynı şekilde, doğal sermaye ve biyoçeşitlilik bağımlılıklarının tespiti, Enerjisa Üretim’in bu bağımlılıklardan kaynaklanabilecek riskleri en aza indirmek için en uygun stratejileri belirleme kapasitesini artırmaktadır.
Doğaya Bağımlılıklar ve Doğa Üzerindeki Etkilerimizin Yönetimi
Enerji üretim faaliyetlerimiz, ekosistem hizmetlerine farklı düzeylerde bağımlıdır. Özellikle hidroelektrik santrallerimiz, su döngüsünün sürekliliğine ve nehir ekosistemlerinin sağlıklı işleyişine doğrudan bağımlıdır. Termik santrallerimizin verimliliği ve operasyonel güvenliği ise iklim koşulları, hava kalitesi ve su kaynakları gibi çevresel faktörlere duyarlıdır.
Tüm santrallerimiz için su temini, hava ve su kalitesinin düzenlenmesi, toprak erozyonunun önlenmesi gibi temel ekosistem hizmetlerini analiz ediyoruz. Bu hizmetlerdeki değişimlerin operasyonlarımız üzerindeki etkilerini değerlendirerek, iş sürekliliği planlarımızı bu bağımlılıkları dikkate alarak oluşturuyoruz.
Bilim Temelli Hedefler Ağı (Science Based Targets Network-SBTN) kriterlerine göre belirlediğimiz başlıca bağımlılıklar, santrallerimizin güvenli ve sürdürülebilir şekilde çalışması için gerekli çevresel varlıklar ve hizmetlerdir.
Doğaya olan etkilerimizi de faaliyet gösterdiğimiz bölgelere özgü ekosistem koşullarına göre takip ediyor ve yönetiyoruz. Özellikle arazi kullanımı gerektiren yenilenebilir enerji projelerinde habitat kaybı ve parçalanma risklerini azaltmak için yer seçimi süreçlerimizi dikkatle yürütüyor, çevresel ve sosyal etki değerlendirmeleri ile destekliyoruz.
Rüzgar türbinlerinin kuşlar ve yarasalar üzerindeki etkileri, hidroelektrik santrallerin nehir ekosistemleri üzerindeki değiştirici etkisi ve güneş santrallerinin arazi kullanımı üzerindeki baskıları gibi doğrudan etkileri saha bazlı biyolojik izleme çalışmalarıyla değerlendiriyoruz. Örneğin, göçmen kuşların güzergâhları ve yarasa aktiviteleri düzenli olarak takip edilerek, elde edilen verilere göre türbin kaynaklı riskler analiz edilmektedir. Ayrıca istilacı türlerin yayılımı riskine karşı saha denetimleri yapıyor, çalışanlarımızı bu konuda bilinçlendiriyoruz.
İklim değişikliğinin ekosistemler üzerindeki dolaylı etkilerini de dikkate alıyoruz. Değişen iklim koşullarının bazı türlerin göç ve üreme döngülerinde değişiklik yaratabileceğini öngörüyor, bu doğrultuda uyum ve azaltım stratejileri geliştiriyoruz.
Tüm bu çalışmalar, TNFD ve SBTN yaklaşımlarına uygun şekilde, ENCORE aracı kullanılarak yürüttüğümüz analizlerle destekleniyor. Aşağıda yer alan tablo, enerji üretiminde kullandığımız teknolojilere göre öncelikli etki ve bağımlılık alanlarını özetlemektedir.
Ekolojik Duyarlılık çalışmaları ise üç ana başlık altında yürütülmüş olup, Enerjisa Üretim’in tüm santralleri kapsamında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
Analiz sonuçlarına göre, Enerjisa Üretim sahalarının %38’i suyla ilgili çok yüksek tehditlerle karşı karşıya olan bölgelerde, %57'si ise su riskinin yüksek olduğu bölgelerde bulunmaktadır. Analizde kullanılan su riski göstergesi WRI Aqueduct Water Risk Atlas Tool kullanılarak hesaplanmış olup, fiziksel miktar, kalite ve düzenleyici ve itibar riski kategorilerinden seçilen göstergeleri bir araya getirerek suyla ilgili tüm riskleri ölçmektedir.
WRI Haritası
Enerjisa Üretim, uluslararası biyoçeşitlilik ve doğal yaşam çerçeveleri sunan SBTN ve TNFD önerilerini dikkate alarak santrallerinin biyoçeşitlilik etki alanlarını ve risklerini ENCORE, IUCN ve WRI gibi araçlar ve veri tabanlarını kullanarak belirlemiştir. Enerjisa Üretim, bu detaylı analizler ışığında yarının sorumluluğuyla faaliyet gösterdiği alanlarda biyoçeşitlilik risklerini nötrlemek üzerine yol haritası üzerinde çalışmaktadır.
Bu analizler sonucunda, özellikle biyoçeşitlilik ve su kullanımı açısından hassasiyet gösteren dokuz öncelikli saha belirlenmiştir. Bu sahalar, ilgili biyoçeşitlilik risk ve fırsatlarını daha detaylı irdelemek için detaylı bir incelemeye tabi tutulmuştur.
Doğa ile İlişkili Risklerin Değerlendirilmesi
Etki alanlarımız, Enerjisa Üretim için doğa ile ilişkili çeşitli risklere işaret etmektedir. TNFD yaklaşımına paralel şekilde şirketimiz, risk değerlendirmelerini bilimsel yöntemlerle ve veri temelli olarak gerçekleştirmektedir. Başlıca doğa ile ilişkili risklerimiz şunlardır:
2024 sonunda, uzman danışman desteğiyle belli başlı yatırım sahalarımıza yönelik bir Doğa Riski ve Fırsatı Envanteri çalışması gerçekleştirdik. Bu çalışma kapsamında, seçilen sahalardaki ekosistemler ve biyolojik unsurlar detaylı bir şekilde analiz edilerek ekosistem hizmetleri, habitat bütünlüğü ve tür bazlı riskler belirlendi ve önceliklendirildi. Söz konusu analiz, TNFD’nin önerdiği değerlendirme kriterlerine uygun olup, risklerin kurumsal düzeyde daha sistematik yönetilmesi için önemli bir temel sağlamıştır. 2025 itibarıyla bu envanter sonuçlarını derinleştirerek her bir yüksek öncelikli sahada risk azaltıcı aksiyon planları oluşturmayı hedefliyoruz. Bu sayede, doğa ile ilişkili risklerin tespiti, takibi ve yönetimi şirket genelinde tutarlı bir yaklaşımla yürütülecektir.
- Habitat Kaybı ve Parçalanma Riski: Özellikle rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji projelerinde, uygunsuz lokasyon seçimi durumunda ekosistemlerde habitat bölünmesi veya kritik habitat tahribatı yaşanabilir. Bu risk, yatırım öncesi yapılan kapsamlı ekolojik değerlendirmelerle minimize edilmektedir.
- Türlere Yönelik Riskler: Faaliyetlerimizin kuşlar, yarasalar, balıklar gibi canlılar üzerindeki olumsuz etkileri risk kategorilerimizde yer almaktadır. Örneğin, türbin çarpışmaları veya su rejimindeki değişikliklerden kaynaklanan tür popülasyonu azalması riski, sürekli izleme ve koruma önlemleri planlarımızla yönetilmektedir.
- İstilacı Tür Riski: Saha faaliyetleriyle istemeden de olsa istilacı türlerin yayılması, yerel türleri tehdit edebilir. Bu risk, saha kontrol programlarımız ve biyogüvenlik protokollerimiz ile azaltılmaktadır.
- İklim Değişikliği ve İkincil Etkiler: İklim değişikliği sonucu ortaya çıkan aşırı hava olayları, kuraklık veya ekosistemlerde bozulma gibi faktörler operasyonel risklerimizi artırabilir. Bu nedenle iklim kaynaklı riskler (örn. hidrolojik döngüde değişimler) doğa risk envanterimize dahil edilmekte ve uyum politikalarımızla bütünleşik şekilde ele alınmaktadır.
Doğa ile İlişkili Fırsatların Değerlendirilmesi
Enerjisa Üretim, biyoçeşitliliğin korunmasını yalnızca risk yönetimi açısından değil, aynı zamanda yeni fırsatlar yaratma potansiyeliyle de ele almaktadır. Doğal sermayeyi korumak ve iyileştirmek, uzun vadede şirketimize ve paydaşlarımıza değer katacak fırsatlar sunar. Bu kapsamda öne çıkan fırsat alanlarımız şunlardır:
- Ekolojik Restorasyon ve Habitat İyileştirme: Altyapı projelerimizin çevresel etkilerini en aza indirmek için ekolojik restorasyon faaliyetlerini entegre ediyoruz. Tüm yatırım sahalarımızda, yerel flora türlerinin tohumları toplandıktan sonra T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Türkiye Tohum Gen Bankası’na teslim edilmektedir. Bu sayede projelerimiz, etki ettikleri ekosistemlerin biyolojik zenginliğini korumaya ve geleceğe taşımaya katkı sunmaktadır. Bu çalışmalar, sadece olumsuz etkileri telafi etmekle kalmayıp, ekosistemlere net pozitif katkı sağlama hedefimize de hizmet etmektedir.
- İtibar, Paydaş Güveni ve Finansman Erişimi: Güçlü biyoçeşitlilik performansı, şirketimizin itibarını artıran ve paydaş güvenini pekiştiren önemli bir faktördür. Doğa koruma alanındaki başarılarımız, yatırımcılarımız ve kredi veren kuruluşlar nezdinde şirketimize duyulan güveni artırırken, sürdürülebilir finansman araçlarına erişimimizi kolaylaştırmaktadır.
Kurumsal stratejimizin sahada hayata geçirilmesinde, Etki Azaltma Hiyerarşisi (Mitigation Hierarchy) temel rehberimizdir. IFC ve EBRD gibi kurumlar tarafından da zorunlu tutulan bu yaklaşım, faaliyet kaynaklı olumsuz etkilerin yönetiminde dört basamaklı bir önceliklendirme sunar: kaçınma, azaltma, rehabilitasyon/restorasyon ve telafi/dengeleme. Enerjisa Üretim, yeni bir proje veya yatırım söz konusu olduğunda öncelikle “kaçınma” ilkesine uygun davranarak mümkün olduğunca yüksek biyolojik değere sahip hassas bölgelerden uzak durmayı hedefler. Örneğin, rüzgar enerjisi santrallerimizin planlama aşamasında Önemli Doğa Alanları (Key Biodiversity Areas),kritik habitatlar veya korunan alanlarla çakışma riski bulunan konumlar tespit edildiğinde, türbin yerleşim kararları bu riski ortadan kaldıracak şekilde yeniden değerlendirilmektedir. 2024’te inşaat hazırlıklarına başlanan bazı rüzgar projelerinde gerçekleştirilen detaylı habitat haritalama ve kritik tür dağılım analizleri sonucunda, birkaç türbinin yerinin değiştirilmesine karar verilmiş ve böylece proje sahası içinde belirlenen endemik bitki toplulukları ve yaban hayatı koruma altına alınmıştır.
Azaltma aşamasında ise, tamamen kaçınılamayan etkileri en aza indirmek üzere inşaat ve işletme süreçlerimizde proaktif önlemler alıyoruz. Örneğin, Ihlamur Rüzgar Enerjisi Santrali projemizde 2024 yılında yapılan kuş çarpışma risk analizleri, tesisimizin yakınındaki yüksek gerilim iletim hatlarının büyük boyutlu kuş türleri (akkuyruklu kartal Haliaeetus albicilla, tepeli pelikan Pelecanus crispus, ak pelikan Pelecanus onocrotalus gibi) için tehdit oluşturabileceğini ortaya koymuştur. Bu bulgu üzerine, şebeke işletmecisi TEİAŞ ile koordinasyon sağlanarak iletim hatlarına kuşların uçuş güzergahlarını değiştirmelerini sağlayacak flight diverter (uçuş saptırıcılar) takılması süreci başlatılmıştır. Bu sayede, enerji iletim altyapımızdan kaynaklanabilecek kuş çarpması etkisini azaltmaya yönelik somut adımlar atılmıştır. Rehabilitasyon/restorasyon aşamasında, faaliyetlerimizin kaçınılmaz olarak bozduğu veya zarar verdiği habitatları eski haline getirmeye odaklanıyoruz.
Örneğin, Harmancık Rüzgar Enerjisi Santrali sahamızda inşaat öncesi yapılan flora çalışmalarında sadece Türkiye’ye özgü, kayalık habitatlarda yaşayan Verbascum hasbenlii adında endemik bir bitki türü tespit edilmiştir. Bu türün korunması amacıyla, türün yaşadığı mikrohabitatlar çalışma alanı dışında bırakılmış ve böylece doğrudan habitat kaybı önlenmiştir. Ayrıca ilgili türden tohumlar toplanıp Türkiye Tohum Gen Bankası’na iletilerek ex-situ (saha dışı) koruma altına alınmıştır. Dördüncü ve son aşama olan telafi/dengeleme (offset) konusunda ise henüz Türkiye’de uygulanabilir standartlar tür bazında değişmekle birlikte, Enerjisa Üretim olarak gelecekte ihtiyaç duyulabilecek telafi projelerine yönelik fizibilite ve planlama çalışmalarına başlamayı hedefliyoruz. Bu bağlamda, 2025 ve sonrasında bazı pilot sahalarda potansiyel “Net Kaybın Önlenmesi” (No Net Loss – NNL) yaklaşımlarını test etmek amacıyla teknik analizler ve politika geliştirme çalışmaları yürütmeyi planladık. Halihazırda IFC PS6 ve EBRD PR6 kapsamındaki uygulamalarımız NNL prensibine zemin hazırlamakta olup, önümüzdeki dönemde belirli Rüzgar Enerjisi Santrallerimiz’denet etki-dengeleme senaryolarını değerlendireceğiz. Bu sayede orta vadede doğa pozitif iş modellerine geçiş için kurumsal altyapımızı oluşturmayı ve sektörümüzde öncü bir konum almayı hedefliyoruz.
Paydaş Katılımı Yaklaşımı
Enerjisa Üretim olarak biyoçeşitliliğin sürdürülebilir yönetiminin, tüm paydaşların aktif katılımı ve iş birliğiyle mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu anlayışla, paydaş katılımını şeffaf, kapsayıcı ve etkin bir şekilde yönetiyoruz.
Biyoçeşitlilik yönetim süreçlerimiz, şeffaflık ve ortak karar alma ilkelerine dayanarak paydaş gruplarının aktif katılımına açıktır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) başta olmak üzere kamu kurumlarıyla yakın iş birliği içindeyiz. Ekolojik risk değerlendirmeleri, habitat analizleri ve koruma faaliyetleri bu kurumlarla birlikte yürütülmektedir. Örneğin, Aydos Rüzgar Enerjisi Santralimiz’de yuva tespiti çalışmalarımız esnasında santral çevresinde ancak etki menzili dışında bulunan bir Şah Kartal yuva lokasyonu tespit edilmiş, DKMP ile paylaşılmış ve gerekli koruma çalışmalarının başlatılması için bilgi sunulmuştur.
Biyoçeşitlilik etki değerlendirme çalışmalarımız, şirket internet sayfalarında halka açık olarak paylaşılmaktadır. Ayrıca, çeşitli STK’larla görüş alışverişi için düzenli olarak iletişime geçilmektedir.
Biyoçeşitlilik etki değerlendirme çalışmalarımız, şirket internet sayfalarında halka açık olarak paylaşılmaktadır. Ayrıca, çeşitli STK’larla görüş alışverişi için düzenli olarak iletişime geçilmektedir.
Örneğin, Harmancık RES Projemiz kapsamında bölgeye özgü endemik bir tür olan Verbascum hasbenlii’nin korunmasına yönelik önemli adımlar atıyor, bu çalışmaları ilgili Bakanlık ve üniversitelerle iş birliği içinde yürüterek türün doğal yaşam alanında sürdürülebilir şekilde korunmasını destekliyoruz. Proje ekosistem etkileri düzenli olarak IFC ve EBRD standartları çerçevesinde değerlendirilmekte, sonuçlar şeffaf bir şekilde finans kurumlarıyla paylaşılmaktadır. Elde edilen izleme verileri ve biyoçeşitlilik performansları düzenli raporlanmakta, finansal paydaşlardan gelen geri bildirimlerle uygulamalar sürekli olarak iyileştirilmektedir.
Finansmana tabi projelerimiz için kapsamlı biyoçeşitlilik tarama çalışmaları yürütüyoruz. Bu çerçevede, projelerimizin doğal ekosistemler üzerindeki etkilerini en aza indirmek ve biyoçeşitliliği korumak amacıyla ornitoloji (kuş gözlem çalışmaları),yarasa izleme, Biyoçeşitlilik Eylem Planı (BAP) ve çarpışma risk modeli olmak üzere dört temel başlık altında detaylı incelemeler gerçekleştiriyoruz.
Enerjisa Üretim olarak biyolojik çeşitliliğin ve doğal çevrenin korunmasına yönelik çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.

Saha Bazlı Uygulamalar ve Biyoçeşitlilik Programları
Enerjisa Üretim’in biyoçeşitlilik stratejisi, sahada yürütülen somut uygulamalarla desteklenmekte ve her bir proje tipi için özel yaklaşımlar geliştirilmektedir. Farklı coğrafi bölgelerde yer alan hidroelektrik, rüzgâr, güneş ve termik santrallerimizin her biri için, o faaliyet tipine özgü ekolojik riskler ve fırsatlar belirlenmiş ve kapsamlı programlar hayata geçirilmiştir. Aşağıda, portföyümüz genelinde uyguladığımız başlıca saha bazlı biyoçeşitlilik yönetimi programları özetlenmektedir:
Rüzgâr Enerjisi Santrallerimizde Biyoçeşitlilik:
Rüzgâr enerjisi santrallerimiz, özellikle kuşlar ve yarasalar gibi uçan yaban hayatı unsurlarıyla etkileşim potansiyeli taşıdığı için, bu tesislerimizde ornitolojik ve yarasa izleme programları standart olarak uygulanır. Uzman biyologlar tarafından üreme ve göç dönemlerinde kuş gözlemleri (sabit nokta ve transekt sayım yöntemleriyle) yapılmakta; aynı alanlarda pasif ultrasonik detektörler aracılığıyla yarasa aktivite kayıtları toplanmaktadır. Bu veriler ışığında, her bir santral sahası için kuş ve yarasa türlerinin türbinlerle çarpışma riski modellenmekte ve eğer belirli türler için yüksek risk tespit edilirse ilgili türbinlerde “isteğe bağlı durdurma” (Shutdown on Demand) veya belirli zaman dilimlerinde çalışma kısıtlaması (Curtailment) gibi önlemler devreye sokulmaktadır. Bu proaktif önlemler, türlerin yoğun olarak aktif olduğu dönemlerde türbinleri durdurarak ya da hızını azaltarak çarpışma riskini en aza indirmeyi hedefler. Ayrıca 2024 yılında başlattığımız uygulama ile, #nşaat Sonrası Ölüm #zleme (Post-Construction Fatality Monitoring, PCFM) programlarımızı rüzgâr santrallerimizdeki türbin alanlarının yanı sıra santrallerin enerji iletim hatlarını ve diğer destekleyici altyapıyı da kapsayacak şekilde genişlettik. Rüzgâr projelerimizin planlama aşamasında kritik habitat taramaları yapılarak, endemik veya nesli tehlike altındaki türlerin varlığı tespit edildiğinde proje tasarımında değişikliğe gidilmektedir. Örneğin Kestanederesi RES sahasında yürütülen biyoçeşitlilik araştırmalarında, yalnızca o bölgeye özgü bir çekirge türü olan Chorthippus bozdaghensis ile Apollo kelebeği (Parnassius apollo) gibi nadir omurgasızlar tespit edilmiş ve bu türler için özel izleme programı hazırlanmıştır. Bu sayede, rüzgâr yatırımlarımız Türkiye genelinde yaban hayatı için nispeten güvenli alanlar haline gelmekte, enerji üretimi ile doğa koruma çalışmalarının bir arada yürütülmesi için azami gayret sarfedilmektedir.
Güneş Enerjisi Santrallerimizde Biyoçeşitlilik:
Güneş enerjisi santrallerimiz geniş yüzey alanları kapladığından, bu projelerin habitat üzerindeki etkilerine özel önem veriyoruz. GES sahalarında, kurulum öncesinde ve sonrasında flora ve karasal fauna çalışmalarına ağırlık verilmektedir. Her bir güneş santrali için bölgenin tür kompozisyonu, endemik ve hassas türlerin varlığı, arazi kullanımındaki değişimlerin ekosistem üzerindeki etkileri analiz edilmektedir. Bitki örtüsünün tamamen kaldırılmasını önlemek ve mevcut habitatı iyileştirmek amacıyla, panellerin aralarında kalan alanlarda yerel bitki türlerinin yetişmesine izin veren tasarımlar uyguluyoruz.
Hidroelektrik Santrallerimizde Su Ekosistemlerinin Korunması:
Hidroelektrik santrallerimizde tatlı su ekosistemlerini izlemek ve korumak için özel izleme çalışmaları uygulanmaktadır. Barajlı HES projelerimizde, sucul canlıların yaşam döngüsünü korumak amacıyla çevresel akış rejimleri belirlenmiştir. Balık geçidi bulunmayan santrallerimizde, balık geçiş yapıları inşa edilmiştir ve geçişi sağlamak için 'Balık Yakalama ve Taşıma Sistemi' kullanılmaktadır. Diğer santrallerimizde ise mevcut balık geçitlerinin işlevsellikleri sürekli izlenmektedir. Ayrıca, su kalitesi ve sediman birikimi düzenli olarak takip edilmekte ve mevsimsel balık izleme çalışmaları yürütülmektedir. 2024 yılında, su ekosistemi izlememizi AB Taksonomi Regülasyonu’na uyumlu hale getirmek için protokollerimiz güncellenmiştir ve fitoplanktondan makroomurgasızlara kadar çeşitli biyolojik indikatörler izlenmeye başlanmıştır. Kandil, Yamanlı ve Arkun HES sahalarımızda, hidrolojik değişimler ve sedimantasyonun uzun vadeli etkilerini araştırmak üzere üniversiteler ve araştırma kurumlarıyla iş birliği yapılmaktadır. Hedefimiz, ekolojik bütünlüğü koruyarak enerji üretimini sürdürmek ve gerektiğinde hızla koruma önlemleri almaktır.
Termik Santrallerimizde Biyoçeşitlilik:
Tufanbeyli Santrali için 2024 yılında başlattığımız kapsamlı çevresel modelleme çalışmaları kapsamında; hava emisyonları, kül yönetimi ve atık etkileri analiz edilerek, ekosistem sağlığı ve hava kalitesi üzerindeki olası riskler belirlenmiştir. Bu analizlere dayanarak ilave filtre sistemleri, kül depolama alanı iyileştirmeleri ve çevre ağaçlandırma projeleri planlanmıştır. Ek olarak, sahaya özel habitat restorasyonu ve mikro ekosistem iyileştirmeleri ile tür çeşitliliğini desteklemeyi hedefliyoruz.
Bandırma Santralleri için Marmara Denizi’ne yönelik derin deniz deşarjı faaliyetlerimizin etkilerini değerlendirmek amacıyla çok boyutlu bir deniz ekolojisi izleme programı yürütüyoruz. 2024 yılında gerçekleştirilen kapsamlı deniz ekolojisi araştırması kapsamında, su alma ve deşarj bölgelerinde fiziksel, kimyasal ve biyolojik parametreler detaylı şekilde analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları, bu bölgelerdeki yapay kayalık yapının levrek, çırçır ve sargoz gibi türlerin kalıcı popülasyonlar oluşturmasına katkı sağladığını ortaya koymuştur. Deşarj noktalarında görülen bulanıklık, 250–500 metre mesafede azalarak ekosistem sağlığının korunduğunu göstermektedir. Sürekli izleme sistemlerimiz sayesinde, su sıcaklığı ve kalitesi, deniz canlıları açısından yaşanabilir sınırlar içinde tutulmakta; gerektiğinde operasyonel ayarlamalar yapılmaktadır.
Habitat Restorasyonu ve Ex-situ Koruma Projeleri:
Tüm santrallerimizde, inşaat ve işletme faaliyetleri sırasında ortaya çıkabilecek habitat tahribatını onarmaya yönelik çalışmalar kritik öneme sahiptir. Enerjisa Üretim, faaliyet gösterdiği her bölgede yerel ekosistemleri iyileştirme ve türleri koruma odaklı projelere yatırım yapmaktadır. Flora çalışması gerçekleştirdiğimiz tüm sahalarda, tespit edilen önemli ve nadir bitki türlerinin tohumları toplanarak Ankara’daki ulusal gen bankasına iletilmektedir.2025 itibarıyla, inşaat aşamasında olan tüm yeni projelerimizde yerinde tür koruma ve gerekirse translokasyon (türlerin uygun alanlara nakli) uygulamalarını devreye almayı hedefliyoruz.

Arkun Yaban Hayatı Projesi:
DKMP ile iş birliği içerisinde yürüttüğümüz Arkun Barajı Yaban Hayatı Projesi’yle biyolojik çeşitliliği izlemek ve yaban hayatı çalışmalarını geliştirmek için Arkun Barajı’nın bulunduğu bölgede teknik uygulamalar gerçekleştirmekteyiz. Biyolojik çeşitlilik açısından önemli olan bu bölgede ekosistemi, bitki ve hayvan türleri ile biyolojik çeşitliliği ulusal ve uluslararası sözleşmelerin listelerindeki flora ve fauna türlerini izliyor, yeni ve gerçek zamanlı bilgilerle verilerimizi kayıt altına alıyor, bir bilgi bankası oluşturuyor, analizlerle raporluyoruz.
Bölgede önemli memeli türlerimizden çengel boynuzlu dağ keçilerini uydu vericilerle izliyor, aktivite durumlarını kayıt altına alıyoruz. Bu kapsamda 2024 yılında dişi çengel boynuzlu dağ keçileri olan Yıldız ve Sıla’ya uydu verici takıp doğaya bıraktık.Yıldız ve Sıla’dan alınan düzenli sinyallerle biyolojik ve fizyolojik değişimlerine, alan kullanımlarına, yol haritalarına dair bilgilere ulaşıp biyolojik çeşitliliğin korunmasında etkin politikalar üretilmesine katkıda bulunuyoruz. Ülkemizde bir ilk olan çengel boynuzlu dağ keçilerini uydu vericilerle izleme çalışmamızla, doğal yaşama saygı konusundaki kararlılığımızı Enerjisa Üretim olarak gururla sürdürüyor, ilklere imza atmaya devam ediyoruz.
Biyolojik çeşitlilikle ilgili farkındalık yaratma ve bir yaban hayatı kültürü oluşturma yolunda Enerjisa Üretim Sanat Kulübü aracılığıyla her yıl Enerjisa Üretim içinde ödüllü bir yaban hayatı fotoğraf yarışması düzenliyoruz. Bunun yanı sıra, yaban hayatı, flora ve faunayla ilişkili “Yaban Hayatından İnciler” adıyla çevrimiçi bir dergi çıkarıyoruz.
Tedarik Zincirinde Doğa Temelli Risk ve Fırsat Analizi
Doğa ile ilişkili riskleri ve fırsatları yalnızca operasyonlarımızla sınırlı tutmuyor; aynı zamanda tedarik zincirimizin tamamında değerlendiriyoruz. Bu kapsamda, TNFD’nin LEAP metodolojisine dayalı olarak 2024 yılında gerçekleştirdiğimiz analizle, tedarik zincirimizin doğaya olan bağımlılıklarını ve doğa üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceledik.
Analiz sürecinde, toplam satın alma hacmimizin yaklaşık %92’sini temsil eden ve yüksek doğa ilişkili risk potansiyeli taşıyan 9 tedarikçi firma değerlendirmeye alındı. Bu firmalar; inşaat, makine ve ekipman üretimi, madencilik, enerji ekipmanları gibi yüksek etkili sektörler temelinde sınıflandırıldı. Sektörel bazda yapılan analizlerde, su kullanımı, arazi dönüşümü, biyotik kaynaklara bağımlılık ve sera gazı emisyonları gibi faktörlerin belirleyici olduğu görüldü. ENCORE aracıyla yürütülen bu çift yönlü analizde hem doğaya olan bağımlılıklar hem de doğa üzerindeki etkiler değerlendirildi.
Ayrıca, WWF’in Biyoçeşitlilik ve WRI Su Riski Filtreleri aracılığıyla, bu tedarikçilerin faaliyet gösterdiği coğrafyaların ekosistem hassasiyeti, su stresi, taşkın riski ve habitat bütünlüğü açısından risk profilleri çıkarıldı. Bulgular, bazı tedarik lokasyonlarında doğa ilişkili risklerin orta-yüksek seviyede olduğunu ortaya koydu. Bu analiz yalnızca bir tespit aracı olarak değil; aynı zamanda şeffaflık ve iş birliğine dayalı bir aksiyon planlamasının temelini oluşturdu. Elde edilen sonuçları ilgili tedarikçilerle paylaştık ve her bir öncelikli tedarikçiyle birlikte, risk azaltımına yönelik yol haritaları oluşturmaya başladık. Tedarik zincirinde doğa temelli risklerin azaltılması ve sürdürülebilir uygulamaların yaygınlaştırılması amacıyla karşılıklı öğrenme ve iyileştirme odaklı bir etkileşim süreci yürütüyoruz.
Sosyal Sorumluluk ve Toplumsal Katkı
Enerjisa Üretim olarak sadece enerji üretimiyle sınırlı kalmayan bir değer yaratma anlayışıyla hareket ediyor, faaliyet gösterdiğimiz tüm bölgelerde sosyal ve çevresel kalkınmayı da odağımıza alıyoruz. Topluma karşı sorumluluğumuzun bilinciyle; eğitimde fırsat eşitliği, yerel kalkınma, kadınların ekonomik güçlenmesi, sağlık hizmetlerine erişim, çevre koruma ve biyoçeşitlilik gibi birçok alanda uzun soluklu sosyal projeler hayata geçiriyoruz. 2024 itibarıyla Tufanbeyli, Batı Santralleri ve Erciyes bölgeleri başta olmak üzere, sosyal katkı projelerimizi kurumsal sosyal işler yapılanmamız çerçevesinde saha odaklı bir yaklaşımla daha sistematik hale getirdik. Eğitimden sağlığa, bölgesel tarımsal kalkınmadan, spor faaliyetlerine uzanan bu çalışmalarla, binlerce kişiye doğrudan katkı sağladık. Sürdürülebilir kalkınma ilkeleriyle uyumlu şekilde kurguladığımız bu projelerle, sosyal faydayı artırmayı ve yaşadığımız çevreyle birlikte gelişmeyi önceliklendiriyoruz.
Enerjisa Üretim’in sosyal sorumluluk anlayışı, kurumun sürdürülebilirlik vizyonuyla tam uyum içinde, etki odaklı ve bütüncül bir yaklaşıma dayanmaktadır. Bu anlayış; yerel kalkınma, kapsayıcı ekonomik büyüme, çevresel denge ve toplumsal eşitliği birlikte ele alan, uzun vadeli dönüşüm sağlayacak sosyal destek mekanizmaları etrafında şekillenmektedir. Sosyal destek mekanizmalarımız; saha gerçeklerine duyarlı, sosyal etki odaklı, paydaş temelli bir planlama yaklaşımıyla kurgulanmakta ve belirlenen tematik alanlara entegre şekilde uygulanmaktadır. Faaliyetlerimiz sadece mevcut ihtiyaçlara yanıt vermeyi değil, aynı zamanda riskleri azaltan, fırsatları artıran ve toplumsal dayanıklılığı güçlendiren bir yapıyı hedeflemektedir. Bu kapsamda projelerimizi stratejik önceliklerimize uygun biçimde grupluyor ve bütüncül etki yönetimi anlayışıyla yürütüyoruz.
Ortak Değer Yaratımı ve Sorumluluk Projeleri
Sosyal sorumluluğa yaklaşımımızı, yalnızca mevcut ihtiyaçlara cevap vermekle sınırlı görmüyor; kurum stratejimizle entegre, uzun vadeli toplumsal fayda sağlayacak bir yapı olarak ele alıyoruz. Bu anlayış doğrultusunda sosyal yatırımlarımızı; etki yönetimi, talep ve şikayet süreçleri, proje geliştirme ve uygulama adımlarını kapsayan entegre bir yapı içerisinde, planlı ve ölçülebilir şekilde yürütüyoruz. Projelerimizi aynı zamanda öncelikli sosyal temalar doğrultusunda şekillenen, sahada somut ve kalıcı değer yaratan araçlar olarak hayata geçiriyoruz.
2024 içerisinde toplumsal katkı faaliyetlerimize ayırdığımız bütçemiz, tematik öncelikler doğrultusunda planlanarak kullanılmıştır. Yıllık kaynak kullanımının tematik dağılımı aşağıda sunulmaktadır.
Enerji üretiminde dönüşüm kadar, bu dönüşümün sosyal etkilerini yönetmek de önceliğimizdir. Yenilenebilir enerji yatırımlarının gerçekleştiği bölgelerde yürüttüğümüz sosyal projeleri, iklimle uyumlu geçim kaynakları, su verimliliği, biyoçeşitlilik ve tarımsal dirençlilik başlıklarında çeşitlendiriyoruz. Bu doğrultuda sosyal sürdürülebilirliği, çevresel sürdürülebilirlik ve operasyonel verimlilik birlikte ele alarak; enerji üretim süreçlerimizin yerel ekosistemle uyum içinde ilerlemesini hedefliyoruz. Böylece sadece ekonomik değil, iklim değişikliğine uyumlu ve adil bir yerel kalkınma yaklaşımı geliştiriyoruz.
2024 itibarıyla Kurumsal Sosyal İlişkiler Bölümü’nün kurulmasıyla birlikte, sosyal yatırımlarımızı stratejik öncelikler doğrultusunda şekillendirdik. Kurumsal kapasitemizi genişleterek süreçlerimizi sistematik bir yapıya kavuşturduk. 2024 öncesi sosyal sorumluluk öncelik alanları olarak benimsediğimiz Kadın, Çocuk, Ağaç ve Sokak Hayvanları temalarımızı geliştirmekte olduğumuz birim yapısı dahilinde ve sosyal etki kapasitemiz ölçüsünde Bölgesel Kalkınma, Ekonomik Güçlenme ve İstihdam, Toplumsal Cinsiyet ve Eşitlik, Kültür ve Çevre, Sağlık ve Sosyal Refah ve Eğitim olmak üzere geliştirdik. Bu temalar altında yürüttüğümüz projeler gerek sağladıkları doğrudan faydalar gerekse ortaya koydukları sistematik etki düzeyleriyle değerlendirilmekte; kurumsal performans göstergelerine entegre biçimde raporlanmaktadır.
Sosyal sorumluluk ve etki alanlarına binaen sosyal etki yönetimini; Sosyal Etki ve İlişkiler Yönetimi, Sosyal Yatırımlar, Talep ve Şikayet Yönetimi ile Sosyal Etki Projeleri Geliştirme ve Uygulama Prosedürü olmak üzere dört temel prosedürle yürütüyoruz. Bu kapsamda sürdürülebilirlik yapısında özel çalışma gruplarıyla birçok lokasyonda toplumsal fayda odaklı projeler hayata geçirdik.
2024 boyunca hayata geçirdiğimiz projeler ile toplamda 7.000’in üzerinde kişiye doğrudan katkı sağladık. Sosyal yatırım planlamamızda SROI gibi etki ölçümleme araçlarını aktif biçimde kullanarak yalnızca çıktılar değil, sonuçlar ve toplumsal fayda boyutunu da görünür kılmayı amaçlıyoruz. Bu yaklaşım sayesinde, sosyal stratejimizin kurum genelinde karar alma süreçlerine yön veren, sürdürülebilir değer yaratımına katkı sağlayan temel bir yapı taşı olduğunu somut biçimde ortaya koyuyoruz.
Toplumsal Projeler ve Sosyal Etki Analizi
Toplumsal sorumluluk anlayışımız doğrultusunda eğitim, sağlık, çevre ve spor gibi birçok alanda çeşitli sosyal sorumluluk projeleri yürütüyoruz. Bu projeler kapsamında, çeşitli programlar geliştirerek topluma katkı sağlıyoruz. Ayrıca, bağışlar ve altyapı destekleri ile bu projelere önemli katkılarda bulunarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı ve toplumsal gelişime destek olmayı amaçlıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz bölgelerde, yerel toplulukların sosyal ve ekonomik kalkınmasını desteklemek amacıyla etki değerlendirmeleri ve gelişim programları uyguluyoruz. Yerel halkla güçlü ilişkiler kurmayı önemsiyor, bu ilişkileri aşağıdaki politika ve prosedürler doğrultusunda sistematik olarak yönetiyoruz:
Su çekim miktarlarının tespitinde standartlaştırılmış metodolojiler ve doğrulanmış kaynaklar esas alınmaktadır. Bu yöntemler aşağıda belirtildiği gibidir:
- Enerjisa Üretim Çevresel, Sosyal ve Yönetişim Politikası
- Enerjisa Üretim Sosyal Sorumluluk Politikası
- Enerjisa Üretim İnsan Hakları Politikası
- Enerjisa Üretim Kurumsal Paydaş Katılım Planı
- Sosyal Etki ve İlişkiler Yönetimi Prosedürü
- Şikayet ve Talep Yönetimi Prosedürü
- Sosyal Yatırımlar Yönetimi Prosedürü
- Çevre ve Sosyal Yönetişim Prosedürü
- Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Korunması Politikası
- Enerjisa Üretim Şiddete ve Tacize Karşı Sıfır Tolerans Politikası
- Enerjisa Üretim Satın Alma Politikası
- Enerjisa Üretim Sürdürülebilir Tedarik Zinciri İlkeleri
- Enerjisa Üretim Kurumsal Risk Yönetimi Politikası
- Enerjisa Üretim Uyum Politikası

Uyguladığımız politika ve prosedürler doğrultusunda, santral işletme ve proje bölgelerinde düzenli olarak sosyal ve çevresel etki değerlendirmeleri gerçekleştiriyoruz. Paydaş katılımını tüm bu süreçlerin merkezine alarak; Santral İdari ve Sosyal İşler Ekiplerimiz ve Topluluk İrtibat Görevlilerimiz aracılığıyla yerel topluluklarla sürekli iletişim halindeyiz. Topluluk İrtibat Görevlileri, sadece YEKA rüzgar enerji santrali projelerimize özel yapılandırılmış bir rol üzerinden istihdam edilmiş olup bu projelere özgü sahalarda görev yapmaktadır. Paydaşlarımızdan aldığımız talep, geri bildirim ve şikayetleri kayıt altına alarak değerlendiriyor, ihtiyaçlara uygun sürdürülebilir çözümler geliştiriyoruz. İletişim süreçlerimizi, değer zincirimizin tamamını kapsayacak şekilde kurguluyor, sahadaki uygulamalarımızı periyodik olarak gözden geçiriyoruz.
Her bir sosyal sorumluluk ve toplumsal katkı projesini belirtilen tematik öncelikler doğrultusunda sınıflandırıyoruz ve bu başlıklar altında toplumsal katkı kapasitesine göre önceliklendirerek hayata geçiriyoruz. Örneğin, geçim kaynaklarının güçlendirilmesi kapsamında hayata geçirdiğimiz Yahyalı Kadın Arıcılık Programı “Toplumsal Cinsiyet ve Eşitlik” teması altında değerlendirilmekte; Sera Isıtma Projesi ise “Bölgesel Kalkınma” ve “Çevresel Sürdürülebilirlik” hedefleriyle doğrudan ilişkilendirilmektedir. Projelerimizi, belirlenen tematik harita kapsamında yalnızca mevcut ihtiyaçlara yanıt vermekle kalmayıp; aynı zamanda riskleri azaltan, fırsatları artıran ve toplumsal dayanıklılığı güçlendiren uzun vadeli fayda hedefleriyle kurguluyoruz.
Sosyal sorumluluk yaklaşımımızı, bölgesel ihtiyaçlara duyarlı, sürdürülebilirlik odaklı ve etki temelli bir yapıda kurguluyoruz. Eğitim, sağlık, ekonomik kalkınma, çevre, kültürel koruma ve spor gibi temel toplumsal alanlarda somut ve kalıcı katkılar sunmayı hedefliyoruz. Hayata geçirdiğimiz projeleri, ilgili SKA başlıklarıyla eşleştirerek sosyal etkimizi ölçülebilir, stratejik ve uzun vadeli bir bakış açısıyla yönetiyoruz.
Tematik Alanlar | İlgili Sürdürülebilir Kalkınma Amacı |
---|---|
Eğitim, Çocuk |
Eğitim alanında, okul altyapılarını iyileştirme, teknik ekipman desteği sağlama ve öğrenci motivasyonunu artırıcı faaliyetler yürütülmüştür. Bu kapsamda, Soysallı Enerjisa İlkokulu ve Ortaokulu’nun tadilat ve onarımıyla öğrenciler için daha sağlıklı öğrenme koşulları oluşturulmuş; Bayramiç MYO’ya sağlanan fotokapan desteğiyle uygulamalı eğitime katkı sunulmuştur. Enerjisa Fen Lisesi’ne yönelik yapılan çeşitli donanım ve etkinlik destekleriyle de öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimleri desteklenmiştir.
Tematik Alanlar | İlgili Sürdürülebilir Kalkınma Amacı |
---|---|
Sağlık ve Sosyal Refah |
Sağlık alanında, sağlık hizmetlerine erişimi artırmak ve altyapıyı güçlendirmek amacıyla çeşitli medikal cihaz bağışları gerçekleştirilmiş, taşınabilir sağlık hizmetlerine katkı sunulmuş ve gönüllülük temelli kan bağışı kampanyaları yürütülmüştür. Göksun Devlet Hastanesi’ne sağlanan cerrahi cihaz desteği ile tedavi süreçleri desteklenmiş; Tufanbeyli ve Saimbeyli hastanelerine sağlanan teknik ekipmanlarla acil sağlık hizmetlerinin etkinliği artırılmıştır. Evde bakım ve diyaliz hastalarına yönelik ulaşım desteğiyle ise kırsal bölgelerde hizmet erişimi kolaylaştırılmıştır.
Tematik Alanlar | İlgili Sürdürülebilir Kalkınma Amacı |
---|---|
Ekonomik Güçlenme ve Geçim Kaynakları |
Ekonomik kalkınma ve istihdam başlıklarında, yerel üreticilere yönelik tarımsal altyapı destekleri sunulmuş, kadın girişimciliğini teşvik eden programlar yürütülmüş ve afet sonrası toparlanmayı destekleyen uygulamalar hayata geçirilmiştir. Tufanbeyli’de yürütülen sera ısıtma projesi ile yenilenebilir kaynak kullanımıyla üretim teşvik edilmiş; Yahyalı’da kadınlara yönelik arıcılık desteğiyle kırsal kalkınmaya katkı sağlanmıştır. Sulama projeleriyle tarımsal üretim desteklenmiş; ayrıca afet sonrası hayvancılıkla geçinen üreticilere yönelik altyapı desteği sağlanmıştır.
Tematik Alanlar | İlgili Sürdürülebilir Kalkınma Amacı |
---|---|
Kültür ve Çevre |
Çevresel sürdürülebilirlik ve kültürel koruma kapsamında, doğal yaşamın korunmasına yönelik izleme teknolojileri kullanılmış ve orman yangınlarına karşı önleyici altyapılar kurulmuştur. Adana Yamanlı’da kaçak avcılıkla mücadeleye katkı sunmak amacıyla dron desteği sağlanmış; Çanakkale Harmancık RES sahasında inşa edilen yangın gözetleme kulesiyle erken müdahale kapasitesi artırılmıştır.
Tematik Alanlar | İlgili Sürdürülebilir Kalkınma Amacı |
---|---|
Spor, Çocuk |
Spor alanında, çocuk ve gençlerin fiziksel gelişimlerine katkı sağlayan kamp ve kulüp destekleri gerçekleştirilmiş, sporun birleştirici gücünden yararlanılarak sağlıklı yaşam alışkanlıkları teşvik edilmiştir. Bu kapsamda, Enerjisa ve paydaşları iş birliğiyle düzenlenen basketbol kampları ile Yahyalı’da bir spor kulübüne yönelik nakdi destek projeleri hayata geçirilmiştir.
Paydaşlarımızla yaptığımız iş birliğiyle 2019’dan bu yana “Enerjimiz Basketbol” mottosuyla 2.200’den fazla çocuğa ulaştık. Çanakkale’den Kahramanmaraş’a, 14 farklı kampta çocuklara temel basketbol eğitimi sunduk; fiziksel gelişimlerini takip ettik ve takım ruhunu destekleyen etkinlikler düzenledik. Kamplarda basketbolun birleştirici gücünü sosyal sorumlulukla buluştururken, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik konularında da farkındalık kazandırdık. Bugüne kadar kamplarımızla Çanakkale, Balıkesir, Aydın, Muğla, Adana ve Kahramanmaraş şehirlerine ulaştık binlerce çocuğa basketbol topu, forma, temel basketbol eğitimi desteği sağladık. Öne çıkan projeler yukarıda belirtilmiş olup, her bir çalışmanın kapsamlı detaylarına eklerden ulaşabilirsiniz.
Yatırımın Sosyal Getirisi (Social Return on Investment, SROI)
Toplumsal katkı yatırımlarımızın sadece niceliksel değil, niteliksel ve ekonomik etkilerini de değerlendirmek üzere SROI analiz yöntemini uygulamaya aldık. Bu yöntem, gerçekleştirdiğimiz sosyal projelerin topluma sağladığı faydayı ekonomik değer üzerinden hesaplamamıza imkan tanıyor. SROI yaklaşımı sayesinde, yatırım kararlarımızı veriye dayalı ve stratejik bir şekilde yönlendirmeyi amaçlıyoruz.
Bu minvalde SROI yöntemini 2024‘te, kadınların kariyer gelişimini ve iş gücüne katılımını desteklemek amacıyla hayata geçirdiğimiz Womentum programı için uyguladık. Bu analiz sonucunda her 1 TL’lik yatırımın topluma 17,37 TL değerinde sosyal fayda olarak geri döndüğü hesaplandı. Bu oran, programın yalnızca bireysel kazanımlar sağlamadığını; toplumsal cinsiyet eşitliği, ekonomik katılım ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle yüksek uyum içinde olduğunu göstermektedir.
Program kapsamında kadın katılımcılar; mentorluk, atölye çalışmaları ve çevrim içi eğitimlerle desteklenmiş; özgüven gelişimi, profesyonel beceriler, sürdürülebilirlik bilgisi ve cinsiyet farkındalığı gibi alanlarda önemli kazanımlar elde etmiştir. Aynı zamanda mühendislik ve enerji gibi kadın temsilinin düşük olduğu sektörlerde kadın temsilinin artmasına katkı sağlanmış; kadınlar arası dayanışmayı güçlendiren bir ağ oluşturulmuştur.
SROI yaklaşımını önümüzdeki dönemde diğer sosyal yatırım projelerimize de entegre ederek sosyal etkiyi sistematik bir şekilde ölçmeye ve yönetmeye devam edeceğiz. Bu sayede toplumsal katkılarımızı daha şeffaf, sürdürülebilir ve ölçülebilir bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz.
Sosyal Etki Analizi ve Gelecek Taahhütlerimiz
Enerjisa Üretim olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlamak amacıyla eğitim, bölgesel kalkınma, toplumsal cinsiyet eşitliği, ekonomik güçlenme ve geçim kaynakları, sağlık ve sosyal refah, kültür ve çevre gibi pek çok alanda sosyal projeler hayata geçirdik. Bu projelerin etkisini ölçmek için yürüttüğümüz sosyal etki analizi çalışmasında; etkilenen kişi sayısı, bütçe, sürdürülebilirlik düzeyi ve sağlanan ekonomik, sosyal ve çevresel katkıları ölçülebilir verilerle analiz ettik. Projeleri SKA uyumu, uzun vadeli etkisi ve tekrarlanabilirliği gibi kriterlerle değerlendirerek toplumsal dönüşüme katkılarını somut biçimde ortaya koyduk.
Önümüzdeki dönemde kadın girişimcileri destekleme programları geliştirmeye, yeşil enerji ve karbon sıfır projelerini artırmaya ve eğitimde fırsat eşitliği sağlama odaklı projeleri genişletmeye devam edeceğiz.
Enerjisa Üretim’in 2024 boyunca sürdürülebilirlik yapısında özel çalışma grupları ile yenilenebilir enerji kaynakları yatırım bölgelerinde yürüttüğü sosyal sorumluluk faaliyetleri kapsamında hayata geçirilen projelerin detaylı bilgilerini içeren tabloya ekler bölümünde yer verilmiştir. Detaylı proje listesi için ekler bölümünü inceleyebilirsiniz.
İnsan Hakları ve Sosyal Sorumluluk İlkeleri
İnsan haklarına saygıyı, etik iş yapış biçimini ve sosyal sorumluluk anlayışını tüm faaliyetlerimizin merkezine koyuyoruz. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) imzacısı olarak insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarında küresel standartlara tam uyum taahhüdümüzü sürdürüyoruz. Bu doğrultuda iş süreçlerimizi adil, kapsayıcı ve sorumlu bir şekilde yönetiyor, eşitlik ilkesine dayalı bir yaklaşım sergiliyoruz.
İnsan hakları taahhüdümüz doğrultusunda çalışanlarımızdan iş ortaklarımıza kadar değer zincirindeki tüm paydaşlarımızın temel haklarını korumayı önceliklendiriyor; bu yaklaşımı politika ve yönetim sistemlerimize entegre ediyoruz. Değer zinciri boyunca durumsal inceleme süreçlerini sistematik biçimde uygularken, İnsan Hakları Risk Envanteri geliştiriyor ve mevcut durum analizlerini Sürdürülebilirlik Yönetim Komitesi ile Etik Kurul’a düzenli olarak raporluyoruz.
Politika yaklaşımımız, ifade özgürlüğünün desteklenmesi, kişisel verilerin ve mahremiyetin korunması, çocuk işçiliği ve zorla çalıştırma gibi insan hakları ihlallerine karşı mücadele gibi alanları da içeren çok çeşitli hak başlıklarına yönelik taahhütleri kapsamaktadır. Kurumsal düzeyde uygulamaya aldığımız insan hakları yönetişim süreçleri, risk temelli bir yaklaşımla; Risk Yönetimi, İş Sağlığı ve Güvenliği, Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumluluk süreçleriyle entegre bir şekilde kurgulanmış olup, bu süreçlerin temelinde yer alacak şekilde yapılandırılmıştır.
2024’te toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsel şiddet ile ayrımcılıkla mücadele kapsamında politika ve prosedürlerimizi güncelleyerek paydaşlarımızda insan hakları farkındalığını artırdık. Farklı insan hakları riskleri taşıyan geniş bir coğrafyada faaliyet gösteriyor olmamız, tüm paydaşlarımızın insan haklarına saygı göstermesini kritik kılmaktadır.2024 yılında insan hakları ile ilişkili herhangi bir dava süreciyle, yasal ve cezai bir yaptırımla karşılaşmadık.
Çalışanlarımız, tedarikçilerimiz, iş ortaklarımız ve tüm paydaşlarımıza yönelik olarak insan haklarına saygıyı taahhüt ediyoruz. Bu yaklaşımımız, Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri doğrultusunda şekillenmiştir. Ayrıca en yüksek etik standartlara ve yasal çerçevelere uymayı taahhüt ederken, aşağıdaki öncelikli taahhütlerimizi yerine getirmekteyiz:
- İfade özgürlüğünü desteklemek,
- Kişisel verilerin ve mahremiyetin korunmasını sağlamak,
- Bilgiye erişim hakkını gözetmek,
- Ayrımcılığa ve şiddete karşı durmak,
- Çocukların cinsel ve ticari istismarı ile çocuk işçiliğiyle mücadele etmek,
- Yaş doğrulama sistemlerini işe alım ve tedarikçi seçim süreçlerinde temel kontrol mekanizması olarak uygulamak ve çocuk işçiliğini önleyici etkin sistemler kurmak,
- Açık, erişilebilir ve gerektiğinde anonim şekilde kullanılabilen şikâyet ve bildirim mekanizmaları oluşturmak, bu mekanizmaların tüm çalışanlar ve iş ortakları tarafından bilinirliğini artırmak ve raporlanan ihlallere hızlı, adil şekilde müdahale etmek, ve
- Tüm faaliyet alanlarımızda ve tedarik zincirimizde çocuk işçiliği ve zorla çalıştırma risklerini değerlendirmek üzere bölgesel ve sektörel risk haritalandırmaları yapmak, öncelikli alanlarda denetim sıklığını artırmak
Tüm taahhütlerimizi yerine getirirken aşağıdaki uluslararası standart ve ilkelere uygun hareket ediyoruz:
- ILO Temel İlke ve Haklar Bildirgesi (1998),
- En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi (No. 182),(1999),
- BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri (2011),
- BM Küresel İlkeler Sözleşmesi (2000),
- OECD Çok Uluslu Şirketler Rehberi (2011),
- Kadının Güçlenmesi Prensipleri (2011)